TRANSFER SEZONUNU BEN AÇTIM
Saba Tümer önce Cnntürk kanalına transfer olmasıyla sonra da Habertürk kanalına ödediği tazminatla gündemdeki yerini korumaya devam ediyor. “Cnntürk’e transferimden sonra birçok kişi başka kanallara transfer oldu ve bu sayede çok da para kazandılar” diyen Saba Tümer bu durumdan çok da mutlu olduğunu sözlerine ekledi.
Saba Tümer kimdir diye sorulsa herkesin aklına önce şen şakrak kahkahalarıyla ortalığı neşeye boğan kadın cevabı gelir herhalde. Söyleşiye giderken gülmekten konuşamazsak diye bayağı tedirgin olmuştum. Ama hiç öyle olmadı. Hem çok güldük hem de çok keyifli bir söyleşi yaptık. Ama en çok güldük… ‘Sizi ne güldürür’ sorusu ona sorulacak en saçma soru olurdu herhalde. Ama ben sordum, o da “Demek ki olurmuş. Bak buna da gülüyorum” diyerek ortalığı kahkahaya boğmakta geç kalmadı bile. Kahkahalar…
Habertürk'ten ayrılışınızla ilgili ne söylemek istersiniz?
Çok güzel ve çok keyifli günlerim geçmişti artık önüme bakıyorum. Bana imkan verdikleri için çalışan herkese çok teşekkür ederim. Ama artık geçmişte kaldı, artık şimdiyle ilgileniyorum. Hüseyin ve diğer ekip arkadaşlarımla çok güzel bir heyecanla başlıyoruz. İzleyicilerimize daha önce verdiğimiz sözlerin hepsi geçerli. Onları bir tebessümle uykuya yollayacağımızı vaat etmiştik, bunu başardık ve başarmaya da devam edeceğiz. Yaptıklarımız yapacaklarımızın garantisidir.
Siz değil de karşı taraf anlaşmayı iptal etseydi aynı yaptırımı siz uygulayabilecek miydiniz?
Tabii, o zaman da ben onlardan para alacaktım.
O zaman yüklü miktarda tazminat ödediğiniz haberleri doğru…
Sözleşme çerçevesi içinde üzerime düşen parayı ödedim. Ama rakamsal olarak konuşmak istemiyorum çünkü ticari bir unsur söz konusu. Ama ödedim.
Öküz öldü ortaklık ayrıldı gibi olmuş. Onca süre orada çalışmışlığınız var, peki, bunu etik buluyor musunuz?
Onlar öyle uygun gördüyse öyledir.
Star'daki programınız neden yayından kalktı birtakım aksilikler de oldu…
Birkaç hafta devam edecek yazlık programdı. Açıkçası tatildeydim ve haftada bir gün programa geliyordum. Çok merak eden biri değilim, o yüzden çok detay sormadım. Tatilime devam ettim.
Programa nazar değdiğini düşündünüz mü?
Yok canım, ne nazar değecek. (Kahkahalar) Kimsenin kimseye nazarı değmez.
Midyat'a pirinç almaya gideyim derken eldeki bulgurdan olduğunuzu düşündünüz mü hiç?
Hiç düşünmedim. Ben pirinci almak üzere yola çıktım diyelim. Birçok teklif geliyordu. En iyi olanını seçtim.
TORPİLLE BİR YERE GELENLER SAPIR SAPIR DÖKÜLÜYOR!
Sizin yerinize Hülya Avşar'ın geleceği söylendi. Bununla ilgili neler söylemek istersiniz?
Bir sürü söylenti var. Alternatiftir. Çok da iyi olur.
Peki, size alternatif olabilir mi?
Kişilerin hepsi kendine has. Benim alternatifim olur mu, ona da seyirci karar verecek.
Yeni programda Habertürk'teki gibi mi olacak?
Aynısı olacak. ‘Saba Tümer’le Bu Gece’. Seyirciler artık CNN Türk'ün frekansı 42'ye basacaklar. Seyircilerden her gece 42'yi tuşlamalarını rica ediyorum. Beni orada bulacaklar.
Helin Avşar'ın Habertürk'te yazmasıyla ilgili olarak ne düşünüyorsunuz?
Olabilir, Paris Hilton bile neler yapıyor?
Bu kadar işsiz gazeteci ve Helin Avşar'ın da birçok alternatifi varken normal mi?
Helin'i çok severim. İyi bir şeyler yaptığı sürece başarılı olmasını canı gönülden isterim. İki kere ekranda gözüküp dizi oyuncusu olan da var, iki kursa gidip ahkam kesen de. Onun için maalesef o kavramlar kalktı. Hoşgörüyle bakmak lazım. Yapabilenin yolu açık olsun.
Eskiden parayı veren düdüğü çalardı şimdi torpili olan düdüğü çalıyor...
Bu sektör hep öyleydi, artık her yerde var. Bunlar şans işi. O yüzden her şeyi yargılamadan, hoşgörüyle bakmalı. zaten o size gelir.
Nazar etme ne olur, çalış senin de olur gibi...
Aynen öyle. (kahkahalar) Bırakınız yapsınlar, kim neyi istiyorsa yapsın. Zamanla herkes kendini belli ediyor bir şekilde. Onun için kimseyi yargılamadan, hoşgörüyle bakıp yolumuza devam etmeliyiz. Çünkü siz yargılayınca kendinizden yiyorsunuz, enerjinizi tüketiyorsunuz. Buna gerek yok. Yargılamayınca farkındalığınız da artıyor. Böylece daha doğru kararlar veriyorsunuz.
Yazılı ve görsel medyada adam kayırma, bazılarını (durup dururken) öne çıkartma moda gibi…
Zaman zaman bu tarz şeyler oluyor. Ama sonuçta torpille bir yere gelenin yeri belli, kendi çabasıyla bir yere gelenin de. Kişi kendini gösteriyor zaten. Öteki mutlaka bir yerlerde açık veriyor.
Birileri öyle ya da böyle eleğin içine girmeye hak kazanıyor sonrası da malum…
Aynen elek gibi. Zaman içinde torpille gelenler sapır sapır dökülüyor. Kendi çabasıyla bir yere gelen insanlar da belli. Ama bir tek şey var ki, tırnağıyla kazıyıp gelen insan da yaşamak için karşısındakini öldürüyor. O zaman da kendini öldürüyor. Eğer içindeki dürtüyü en aza indirebilirse onun da yolu uzun oluyor. Önemli olan iyi insan olmak. Hiçbir zaman ‘Ayşe ne yapmış, Mehmet ne yapmış’ diye düşünmem. Kendi yaptığıma bakarım.
O KADAR PATAVATSIZ BİRİYİM Kİ…
Sizin transferliğinizin gündeme geldiğinde kanallar arası adeta bir savaş çıkmış gibiydi. Mahalle çocukları gibi aldım verdim ben seni yendim durumlar olmuştu…
Benim Cnntürk’e transferimden sonra birçok kişi de başka kanallara transfer oldu. (Oturduğu yerde doğrulup)Sibel Hanım, işin açıkçası medyada bir hareket gerekiyordu. Çok iyi oldu ve bunu da ben yapmış oldum. Bu hareketimle birlikte çok insan da para kazandı, ben de çok mutluyum. Çünkü herkes işsizlik yüzünden değerinden daha az paraya çalışmak zorunda kalıyordu. Şimdi herkes değerini buldu. O yüzden benim dışımda transfer olanlar bana da bir ‘Allah razı olsun’ derlerse çok sevinirim.
Bu arada Hüseyin ne olacak, sizinle beraber geliyor mu?
Evvett, (kahkahalar). Hüseyin'siz çıkmam.
Şapkasız çıkmam abi der gibi…
Aynen öyle. Hüseyin'siz çıkmam. Henüz hiçbir kanal onaylamamışken Hüseyin'le bu proje için temas halindeydik. Beraber yola çıktık ve bu ikimizin projesi. Allah ayırmasın diyorum.
Program esnasında Hüseyin'le aranızda geçen diyaloglar spontan mı oluşmuştu?
Tabii canım, hepsi spontan oldu. Düşünsenize, canlı yayındasınız yapabileceğiniz bir şey yok ve onu duymayınca bir anda "ne diyorsun, anlamıyorum" deyince herkesin çok hoşuna gitti. Biz de çok sevdik ve devam ettik. Güzel de oldu. Ben öyle kendimi kasıp da bin bir şekle sokamam. Onun için öyle rahat rahat, evimizde gibi yapıyoruz.
Bazen konuğunuz bir şeyler anlatırken siz bilgisayarın içine gömülüyorsunuz konuk da susup sizi izlemeye başlıyordu…
Çok akıllı, çok zeki ve çok matrak bir izleyici kitlem var, o güzel mesajları okumamak elde değil. Zaten o mesajları okurken o kadar çok enerjik oluyorum ve çok eğleniyorum. Program bittikten sonra da okuyup gülmeye devam ediyoruz.
Programınıza en çok kimi konuk etmek isterdiniz?
Tayyip Erdoğan, Emine Erdoğan, Hayrunisa Hanım, Sezen Aksu ve Tarkan mesela... Bu isteğimi ilk kez bu röportajdan öğrenecekler. Köşkte Hayrunisa Hanım'ı gördüğümde bu isteğimi ilettim ama çok yoğundu. İnşallah bu sezon arzu ediyoruz.
Hayrunisa Hanım'la ne konuşmak isterdiniz?
Ben siyasi bir şey konuşmak istemezdim. Bir First Lady nasıl biridir onu konuşmak isterdim.
Kafanıza esen her şeyi sorar mıydınız mesela cinsellikle ilgili birşeyler?
Bir takım şeyleri sorarım ama bir first lady ile konuşmanın mantığı çerçevesinde tabii ki.
Soru soran taraf mı olmak kolay yoksa soru sorulan taraf mı?
O kadar alıştım ki soru sormaya. Bir de karşımdaki kişi hangi sorudan sonra neyi soracak, bu iş nereye gider biliyorum. (Kahkahalar)
Samimiyet buhranına kapılıp aklınıza gelen her şeyi söylüyor musunuz?
O kadar patavatsız biriyim ki, ağzımdan çıkıyor, söylüyorum. Artık çıkan laf çıkmıştır, yapacak bir şey de yoktur. (Kahkahalar)
KENDİMDEN ÇOK MEMNUNUM
Ekşi Sözlük'te sizin için yazılanlara baktım da seviyorlar mı, nefret mi ediyorlar anlamadım?
Bayılırım onlara ve okuyunca çok eğleniyorum. Çok mantıklı şeyler yazıyorlar, hakkımdaki eleştirileri okurken de kendi kendime gülüyorum.
Kızmıyor musunuz hiç?
Yoo. O da onun düşüncesi, demek ki öyle görmek istiyor. Yargılamamak lazım. Ben aştım artık. (Kahkahalar) Benim için önemli olan yakınlarımın ne düşündüğü. Zaten herkes beni sevse o zaman bende bir sorun var demektir.
Ekşi Sözlük'te sizin için televizyonu pavyona çeviriyor diye de yazmışlar gördünüz mü?
Eğleniyorlar. Ama pavyona gitmeye de bayılırlar. (Kahkahalar)
Eksi sözlükte gülmeniz de çok eleştiriliyor. Gülen insana kimsenin tahammülü yok…
İlk başta her şeye neden bu kadar çok gülüyor diye tepki alıyorduk. Ama şimdi alıştılar. Ajitasyonu seven bir toplumuz ve şimdiye kadar ekranlardan hep ağlamayı öğrenmişler. Mesela hasta yatağında yatan biri o sırada programı açıp gülüyorsa, beş dakika da olsa ona hastalığını unutturabiliyorsam ne mutlu bana. Gelen mailler içinde konuşamayan ve hiç tepki veremeyen bir hastanın ekranda beni gördüğü anda gülmeye, tebessüm etmeye başladığı yazıyordu. Artık bunu duyduktan sonra diğer eleştirileri kulak ardı ediyorum. Geçenlerde de bir hanımefendi “32 yıllık evliliğim boyunca ilk defa kocamla her akşam sizin programınızı birlikte izliyoruz" dedi. Bir başka hanımın kocası yatak odasına gidip televizyonu açıyormuş ve eşine "Hadi gel artık ayıp oluyor, Saba bekliyor" diyormuş. Etrafta o kadar mutsuzluk var ki gerçekten gülmek ve güldürebilmek çok önemli. O kadar çok dert tasa var ki insanlar bir saatliğine kredi borcunu, işsizliğini, hastalığını unutsun. Belki de konuktan ya da benden duyacağı bir cümle onun hayatının akışını değiştirecek. Belki hastalığıyla ilgili bir şifa öğrenecek.
Devletin bile yapamadığını siz bir saatliğine de olsa sağlıyorsunuz yani...
Benim hiç mi derdim, tasam yok? Tabii ki var. Bende o programın içerisinde onları unutuyorum. Önemli olan bir saati keyifli geçirmek. Program bittikten sonra bizde kendi hayatımıza, tasalarımıza, dertlerimize dönüyoruz.
Peki, ünse ün, paraysa para istediğimi yapıyorum ama mutlu değilim. Keşke bende evlenip çocuk doğursaydım dediğiniz oluyor mu?
Hiç öyle şeylere kapılmıyorum, çünkü ‘şimdi’yi yaşıyorum. Ama yarın ne isterim bilmiyorum. Onu da o zaman düşünürüm. Geçmiş zaten geçti. Oyum var, buyum var demek de önemli değil. Ben meşhur olduğumun bile farkında değilim ki. Zaten farkındaysan bir sürü şeyi kısıtlarsın, hem huyun suyun, karakterin değişir. Ben kendimden çok memnunum. Hiçbir şeyimin değişmesini istemiyorum. Ekranda da normal hayatta olduğum gibiyim.
Peki, beğendiğiniz birini sırf tanışmak için programınıza davet ettiğiniz oldu mu?
Öyle beğenip de programa çağırayım dediğim olmadı. Ama Türkiye'ye reklam filmi çekmeye gelen çok yakışıklı bir model vardı; Marcus Schenkenberg. Onu davet etmiştim. Yakından da çok yakışıklı mı diye merak ediyordum. Çok yakışıklıydı gerçekten.
Hiç ahlaksız teklif aldığınız oldu mu?
Böyle bir şeye cüret eden olmadı. Zaten o elektriği alıyorlar ve kime bulaşıp kime bulaşmayacaklarını biliyorlar. Herkesle belirli seviyede bir tanışıklığım, arkadaşlığım oluyor. Daha sonra bir daha programıma konuk olabilir.
Peki, size gelen mesajlarda neyse parası vereyim, gel bizi güldür diyenler oluyor mu?
Mesajlarda aşkını ilan eden, yemeğe çıkmak isteyen, tanışmak isteyen oluyor. Ama tatlı bir şekilde dile getiriyorlar. Ben onlarla çok eğleniyorum.
İÇİNİZDE BİR SIZI KALIYORSA İŞTE O AŞKTIR…
Çok isteyip de birlikte olamadığınız, içinizde ukde kalan biri oldu mu?
Olmadı. Çok istersem olurum. (Kahkahalar)
Ya o sizi istemezse?
Daha olmadı. (Kahkahalar)
Şimdi bir ilişkiniz var mı?
Sorma onu. Var mı onu da bilmiyorum. Kahkahalar…
Unutamadığınız aşkınız var mı?
Var. İçinizde bir sızı kalıyorsa o hissettiğiniz aşktır. O zaman aşık olduğunu anlarsın. Öteki türlü bitmiş gitmiştir.
Peki, eski aşkınız kapınızı çalsa…
Hoş geldin derim. (Kahkahalar)… Ama önce zehri akıtıp ‘geç kalmadın mı’ diye sorarım. Aslında o zamanki hislerle şimdikinin aynı olacağını bilemiyorsunuz. İçinde bir sızı var ama üstünden üç gün geçmesi ve başka yaşanmışlıkların işin içine girmesiyle aynı tadı, aynı keyfi ve aşkı bulamayabilirsin. Tekrar aynı ilişkiyi deneyip birbirinden nefret edeceğine belki de içindeki o sızıyla hatırlaman daha iyidir.
Peki, cinsellik sizin için ne kadar önemlidir?
Bir şey hissediyorsan olmalı, hissetmiyorsan da bulaşmaya hiç gerek yok. Aşk olmadan cinsellik olmaz, cinsellik olmadan da aşk olmaz. İkisi de birbirine paralel giden şeyler.
Aşk acısını nasıl yaşarsınız? O zaman da güler misiniz?
Yok canım, ne gülmesi. Aptallığıma gülebiliyorum, kendimi nasıl bu hale getirdiğime mesela. En son Boğaz'da balık sayıyordum kafayı dağıtmak için.
Bekar kadınların arkadaşlarının eşlerini beğenebildiklerini ve duygularına engel olamadıklarını itiraf ettiklerine şahit oluyorum. Bunun için ne söylemek istersiniz?
Hemen arkadaşlığı kesmek lazım, hatta kapıcınla bile tanıştırmamak lazım. Olur mu öyle şey? Arkadaşlık, dostluk denilen kavramlar var. Onlara uymayacak bir insanın zaten hayatımda işi olamaz. Ben bir arkadaşımın bakışından bile onu hemen silebilirim. Arkadaşımın kocamı ya da sevgilimi arayıp mesaj çekmesini bile istemem.
Kıskançsınız yani…
Hayır, kıskançlıktan değil. Bu karşı tarafın saygısızlığı ve terbiyesizliği olur. Bu tip insanları yanımda barındırmam. Hayatımda kocamı aynı yatakta yatırabileceğim tek kadın sensin dediğim bir tek kız arkadaşım var. Erkek arkadaşımla bir kadın hakkında kötü de konuşmam. Çünkü bunu kullanabilir. Yanımdaki adam bir kadın hakkında çok fazla kötü konuşuyorsa da uyuz olurum.
Sevgililerinizi arkadaşlarınızla tanıştırır mısınız?
Çok aşıksam onu ikili yaşamayı severim. Çok fazla arkadaşımla da tanıştırmam. Bugünkü ruh halimle bunu söylüyorum. Bir hafta sonra ne söylerim bilmiyorum. Maalesef kadınlar arasında bilinen biriyle birlikte olduğunda adamın tirajı artıyor. Ne gerek var ki tiraj arttırmaya, tanıştırmam daha iyi.
Sizi taklit edenler oluyor mu?
Saçım, başım, makyajım, diksiyonum ve vurgulamamla ekrana ilk çıktığım günden beri taklit ediliyorum. İçlerinde haberciler de var. Bu aslında güzel bir şey ve çok hoşuma gidiyor. Onları görünce “A, bu da benim gibi olmuş” diyorum.
Yazın gündemini bikinili pozlarınızla siz belirlediniz neredeyse, milletçe onun bunun poposuna pek meraklıyız değil mi?
Delirmişler ayol. Vücudumla para kazanmadığımı, sanatçı ve manken olmadığımı da söylemiştim. Böyle bir malzeme olduğumu da zannetmiyordum aslında.
14 Kasım 2009 Cumartesi
SABA TÜMER
Etiketler:
ahlaksız teklif,
akıllı,
ekşi sözlük,
eski aşk,
habertürk,
helin avşar,
medya,
saba tümer,
torpil
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder