14 Kasım 2009 Cumartesi

BU KALP SENİ UNUTUR MU? BERRAK TÜZÜNATAÇ-MELİS BİRKAN

Hatırla Sevgili’nin şöhretini gölgede bırakması beklenen ‘Bu Kalp Seni Unutur mu?’ adlı dizi Tomris Giritlioğlu ile Bahadır Atay’ın yapımcılığında Show TV’de başlıyor. Bülent İnal, Melis Birkan, Berrak Tüzünataç, Saygın Soysal, Okan Yalabık, Hale Soygazi ve Salih Güney ’in paylaştığı dizi değişim, savrulma, yalnızlaşma ve farkındalık duyguları ile birlikte 1980’leri anlatıyor.

Tomris Giritlioğlu sanki adil bir gelecek ancak geçmişin karanlık yollarını aydınlatmakla mümkündür düşüncesiyle bu projesinde de bilinenin tekrarı yerine ‘suyun öte yanına’ dokunmayı ihmal etmiyor. ‘Bu Kalp Seni Unutur mu?’ adlı dizi 80 dönemi ve sonrasını bireysellikle bireyciliğin iç içe geçmesi, rekabete dayalı ilişkiler ve kaybolan masumiyet duygusunu hikayede yaratılan kahramanlar üzerinden anlatıyor. Önümüzdeki günlerde çekimlerine başlanacak dizinin başrol oyuncuları Berrak Tüzünataç ve Melis Birkan ile bu yeni projeleri hakkında bir söyleşi yaptık.


Bu projeyi seçmenizdeki en büyük etken neydi?
Melis Birkan: Dönem olarak çok iyi hatırlamasam da ‘Hatırla Sevgili’ zaten severek izlediğim bir projeydi. Biz de bu projeyle Türkiye için çok önemli olan 80 döneminin gerçeklerini yansıtacağız. Güzel cümleleri olan ve topluma bir mesaj verebilen bir projenin içinde bulunmak çok keyifli, o yüzden teklif gelir gelmez kabul ettim.
Berrak Tüzünataç: Tek bir şey söylemek zor. Konsepten kasta, yönetmenden senariste kadar her şey bu projede yer almamın nedeni oldu. Tabii bir de canlandıracağım karakterin de etkisi var.

Hangi karakterleri canlandıracaksınız?

Berrak Tüzünataç: Ülke sorunlarını kendine dert edip sorgulamayı seven devrimci bir kızı yani Yıldız karakterini canlandırıyorum.

Yıldız aynı zamanda evin en asi kızı olacak galiba…

Berrak Tüzünataç: Yıldız köklü bir aileden geliyor ve ülkede olup bitenler onların hayatına çok fazla değmiyor. Buna rağmen böyle bir yolu seçmesi belki asilik belki daha duyarlı olma halinden kaynaklanıyor.
Melis Birkan: Ben de ailenin büyük kızı Cemile karakterini canlandırıyorum. Şimdilik Yıldız’a göre daha apolitik bir durumu var. Kocasıyla bulunduğu çevre ve yaşadıklarından dolayı başta izole bir hayatı var. Ama sonrasında başına gelenler ve yaşadıklarıyla o da başka bir tarafa doğru kayacak gibi görünüyor.

Birbirine zıt iki kardeş anlaşacaklar mı?

Melis Birkan: Kardeşlerin bir problemi yok, aksine birbirlerine karşı saygıları var. Olabildiğince birbirlerine destek oluyorlar. Her kardeş gibi paylaşılamadıkları olabilir.
Berrak Tüzünataç: Kendi tercihleri doğrultusunda öyle ya da böyle özgür yetiştirilmiş ve birbirini çok seven iki kardeşi oynuyoruz. Politik görüş ve yaşam biçimlerinin farklı olması birbirleriyle anlaşmasına engel olmayacak. Ayrıca hikaye boyunca birbirlerine en çok bu iki kardeş destek olacak.

Varlıklı bir ailede yetişmiş bir kızın solcu olmasındaki en büyük etken nedir?

Berrak Tüzünataç: En önemli etken Yıldız’ın solcu babası. O da politik görüşü yüzünden hapse girmemek için yurt dışına kaçmak zorunda kalmış. Baba figürü Yıldız’ın kahramanı ve ona hayranlık duyuyor. Bir de Yıldız’ın mizaç olarak da babaya benzemesi ve karşısında böyle bir örnek olması sanırım bir diğer neden.

AŞK HAYATIN BİR GERÇEĞİ

İlerleyen bölümlerde evin apolitik büyük kızı solcu bir adamla aşk yaşayacak sizce birbirlerini anlamaları mümkün olacak mı?

Melis Birkan: Bence herkesin birbirini anlayabilmesi mümkün. Nasıl anlattığınız ya da bakış açınızın ne kadar geniş olup olmadığı önemli olan. O kişiyle birlikte kendinizdeki eksiklikleri tamamlamak ve karşı tarafa da farklı şeyleri vermek adına anlaşmak mümkün olabilir.

Farklı iki karakteri bir araya getiren aşk gibi çok güçlü bir duygu var ama sadece aşk mı bu iki karakteri bir araya getirecek?

Melis Birkan: Aslında tabii ki politik görüş ve yaşantıları adına çok zıt kutuplar. İşin içine duyguların girmesiyle bir şeyleri anlamak, konuşmak ve paylaşmak için bir yol açılmış oluyor.

Genelde hikayeler meseleye aşk penceresinden bakıyor, bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Melis Birkan: Aşk, hayatın bir gerçeği. Yıllara yayılan bir hikaye anlattığınızda ister istemez o gerçekliğin içinde aşk da duygusu da yer alıyor. Çünkü bir devri bütün olarak anlatıyorsunuz. Bunun ne şekilde konulduğu ve kurgulandığı çok önemli.
Berrak Tüzünataç: İnsanın sorgulanmayan, en naif hali âşık olduğu zaman. O duyguyu anlıyorsunuz ve bunun numarası da yapılmıyor. Anlatmak istediğiniz şeyi daha kolay geçirebiliyorsunuz izleyiciye. O zaman niye kullanılmasın ki?

Aşk sizde nasıl bir etki yaratır, aklınızı başınızdan alan bir duygumu dur?

Melis Birkan: Ben aşkın asla bir tanımı olabileceğini düşünmüyorum. Herkese yaşattığı duygu başkadır. Bu duygunun tanımının biraz özel kalması gerektiğini düşünüyorum.
Berrak Tüzünataç: Ben de anlatabildiğim gün bir şiir olarak ifade etmek istiyorum. (Kahkahalar)… Gördüğünüz gibi anlatmayı beceremiyorum, takılıyorum işte. (Sesini değiştirerek) Bakınız aşk öyle bir şeydir ki… Kahkahalar…


APOLİTİK OLDUĞUMUZU DÜŞÜNMÜYORUM

Yaş itibarıyla o dönemi çok bilmiyor ya da ilgilenmemiş olabilirsiniz bu hikaye için nasıl bir ön hazırlık yaptınız?

Melis Birkan: O dönemle ilgili birçok kişiyle konuştum. Herkesin bakış açısı ve yaşadıkları farklı olduğu için de herkesten başka bir şey öğreniyorsunuz. Okuduğunuz kitaplar, izlediğiniz belgeseller ve filmler dahil olmak üzere. Bir şekilde bildiklerimiz vardı ama şimdi üzerine eklediklerimiz ve ekleyeceklerimiz de olacak.
Berrak Tüzünataç: Senaryo grubunda yer alabilecek kadar yoğun bir bilgiye sahip değilim ama hiç de ilgisiz olduğum bir dönem değil. Kendi merakımla zaten takip edip anlamaya çalışıyordum. Şimdi de ekibimizin tavsiye ettiği kitaplardan öğrenmeye çalışıyoruz, çalışacağız.

12 Eylül sizin için ne ifade ediyor?

Melis Birkan: Birçok talihsizliğin yaşandığı ve insanların birbirlerini anlayamadığı bir dönem olmuş. Adil olmayan sert kararların verilmesi Türkiye için şanssızlık tabii ki. O dönemi anlamaya çalışıyoruz ama bunun cevabı en çok asıl o dönemi yaşayanlarda.
Berrak Tüzünataç: Toplumu bu kadar susturma, püskürtme ve saldırma hali çok korkunç geliyor bana. Ülkenin bütün nüfusuna müdahale edilmesi ve baskı yapılmasını çok korkutucu buluyorum. İnsanın dinlerken tüyleri diken diken oluyor. Herhalde o dönemi yaşayan insanlar için durum çok daha dehşet verici olmuştur. Birileri “sokağa çıkma yasağı var” diyor ve siz çıkamıyorsunuz. Ne akıl almaz bir şey.

Sadece evden çıkamamak olsa…

Berrak Tüzünataç: Çok daha sert şeyler de yaşanmış tabii. Devletin ve ordunun herkesin zihnine ve bilincine müdahale çabası çok korkunç. ‘Toplu halde bu düşünülecek, düşün!’ durumları çok akılmaz bir şey.

80 sonrası gençliğin apolitik olarak eleştirilmesi konusunda ne düşünüyorsunuz?

Melis Birkan: Bunun kişisel bir şey olduğunu düşünüyorum. İnsanın kendini geliştirmesiyle ilgili bir durum söz konusu. Siz ne kadar kendiniz geliştirir ya da bir şeylere meraklı olursanız o kadar çok öğrenirsiniz. Belki ailelerimiz bu zorlu süreci yaşadıkları için kendi çocuklarını korumak adına biraz daha izole etmiş olabilir. Ama bu belirli bir yaşa kadar olabiliyor. Sonrası tamamen size kalmış
Berrak Tüzünataç: Apolitik olmayı ‘durumdan bi haber olmak’ gibi kullandıkları için böyle olduğumuzu düşünmüyorum. Sadece ekonomi ve kültür değil politika da küreselleşmiş durumda. Artık bireysel öğrenci ya da düşünce kulüpleriyle bir şeylerin değişebileceği dönemler geride kaldı. O dönem herkes mecburi bir saf almak durumundaymış, şu an dünyanın geçirdiği dönemi de düşünmek lazım. Yaşadığımız dönemde kişisel olma özgürlüğü var.

Bir gruba ait değiliz ama bizim de politik görüşümüz var diyorsunuz…

Berrak Tüzünataç: Tabii ki, yeni akımlar ve yeni düşünceler oluşacaktır. Biz 68 ve 78kuşağını 80 sonrası yetişen gençlerde arayamayız. Dünyadaki her şey değişti. Birebir tavırlar bekleyemeyiz ve bu da onları her şeyden bi haber diye damgalamak için yeterli bir sebep değil.

Hiç yorum yok: