'Aşk Geliyorum Demez' filmi 6 Kasım'da vizyona girdi. Yönetmenliğini Murat Şeker'in yaptığı bu romantik komedi tarzındaki filmin başrol oyuncuları içinde Bergüzar Korel, Tolgahan Sayışman, Zeki Alasya, Altan Erkekli ve Altan Gördüm yer alıyor. Korel ve Sayışman, filmle ilgili sorularımızı yanıtladı.
Yeşilçam filmleri tadında yine bir zengin kız, fakir oğlan hikayesi 'Aşk Geliyorum Demez'. Oynadığı karakteri 'romantik serseri' diye tanıtan Tolgahan Sayışman, "eğlenmek isteyenler filmimizi muhakkak izlesin" derken, Bergüzar Korel ise "içinde komedi de barındıran bu sevimli aşk hikayesini izleyenler huzur bulacak" diyor.
'Aşk Geliyorum Demez' filminizi sizden dinleyelim...
Tolgahan Sayışman: Film Mahmutpaşa'da bir handa geçiyor. Handaki esnaflardan birinin çapkın oğlu Ali'yi oynuyorum. Ali karakteri çalışmak yerine dışarıda haytalık yapan romantik bir serseri. Her şey normal seyrinde giderken hanı yıkıp yerine alışveriş merkezi yapmak isteyen bir işadamı gelir. Esnaftan kısa bir sürede hanı boşaltmalarını ister. Bunun üzerine esnaf bir araya gelip bundan nasıl kurtulacaklarının planını yaparlar. İşadamının güzel bir kızı vardır. Ali bu kızı tavlarsa hanı kurtaracaklarını düşünürler. Ali'yi süsleyip püsleyip cebine de biraz para koyup kıza gönderirler.
Bergüzar Korel: İşte o kızı da ben oynuyorum! Şu zamana kadar oynadığım karakterlerden çok daha farklı, çok daha kolay benim için. Gözde, zengin bir kız. Ama hayatı bir yerlerden tutmaya çalışmış ve hep güzel şeyler yapmak istiyor. Sevgi dolu bir kız. Hiç beklemediği ve hiç tahmin etmediği bir şekilde aşk karşısına çıkıyor. Baştan beri bu filmin eski Türk filmi tadında olmasını istedik. Eski Türk filmlerinin günümüze uyarlanmış bir hali diyebiliriz.
Bir söyleşinizde "eski filmleri izlemeyi çok seviyorum, terapi oluyor" demişsiniz.
Gerçekten ben de biraz kötü hissetsem ana kucağı gibi eski Türk filmlerine sarılırım. Bunun sizdeki duygusu nedir, eskiye duyulan bir özlem mi?
B.K: Türk filmlerini izlerken rahatlıyorum. O zamanki filmler çok masummuş, bu bana çok iyi geliyor. Oyuncu bir anne-babanın çocuğu olarak zaten sürekli o tür filmleri izlerdik. Hafta sonlarının en büyük zevki ailecek Türk filmlerini izlemek olurdu. O filmlerde mutlaka bir aşk vardır ama bunun yanında komedi de vardır. Bence o zamanlardaki karakterlerin ve başrol oyuncularının yerine hiç kimse gelmedi.
T.S: Ben de o filmleri çok severim ve o filmlerle büyüdük zaten. O dönemdeki ilişkiler şimdiki gibi dejenere değil, daha saftı. Benim nostaljiye karşı ayrı bir zaafım var zaten. Nostaljik görüntüler beni bir anda duygulandırır ve başka yerlere alıp götürür. Mesela görüntü, müzik ve koku eskiye ait bir şeyleri hatırlatabilir. Belki bilinçaltı. Bu nostalji duygusu beni bir tuhaf eder açıkçası.
Filmde slogan olabilecek hoş sözler var mı?
T.S: "Aşk geliyorum demez, gidiyorum der" zaten filmimizin adı. Han esnafı Ermeni'den Laz'a, Çerkez'den Kürt'e birçok kişiden oluşuyor ve onların içine düştüğü durumu anlatan "gözlerimizin rengi ne olursa olsun gözyaşlarımızın rengi aynıdır" diye çok güzel bir cümle var. Seyirci filmi izlemeye gittiğinde bunların haricinde de cümleler bulacak.
AŞK GİDİYORUM DERSE
"Aşk geliyorum demez, gidiyorum der" cümlesinden yola çıkarsak siz ilişkilerinizi bitirirken zorlanır mısınız?
T.S: Sadece aşkla alakalı değil, herhangi bir ilişkinizi de bitirseniz illa ki zorlanırsınız. Vicdanlı olan herkes ilişkisini bitirirken zorlanır diye tahmin ediyorum. Ayrılık kararını almak da ayrıca zordur.
n Peki, aşk ne zaman biter?
T.S: Bence gözden uzak, gönülden ırak olunca ilişki biter. Benim için bu bitme sebebidir. Araya mesafeler girdiği zaman ilişkiyi yürütmek çok zorlaşıyor.
B.K: Aslında aşk güzel bir duygu; vücudunuz adrenalin salgılıyor, heyecanlanıyorsunuz ve kalbiniz çarpmaya başlıyor ama aşkın ne zaman biteceğini inanın bilemiyorum. Her ilişkide insan farklı şeyler yaşıyor.
Şöhretin sizi mutsuzlaştırdığı oluyor mu?
T.S: Beni mutsuzlaştıracak noktada bir şöhret yaşadığımı düşünmüyorum. Uzun zamandır yurtdışındayım sadece film çekimleri nedeniyle geliyorum, o yüzden bunları çok fazla yaşamadım. Beni zorlayacak noktalarda da bulunmadım. Zaten çok fazla magazinin içinde yer almamamın sebebi biraz da bu. O çevreden biraz uzakta bulunduğum için korudum bir şekilde. Ama zorlukları var tabii, aile içinde bile yaşıyorum. Fazlaca yalnız kalmaya başlıyorsunuz aslında. Çünkü insanlar sizden devamlı bir şeyler istiyor. Sizden aramanızı bekliyorlar. Beni niye aramıyorlar? Tedirgin olup korkuyorlar ya da "çok meşgulsündür zaten artık ünlüsün ya" diyorlar. Bunlarla karşılaşınca insan üzülüyor. Herkes beklenti içine giriyor ve yaptırımınızın çok büyük olduğunu sanıyorlar.
ÖZELİNİZ DEŞİFRE OLUNCA ROLÜNÜZ İNANDIRICI OLMUYOR
Kimi zaman doğru kimi zaman yanlış, hakkınızda bir sürü şey yazılıyor, böyle olunca ruhsal olarak nasıl koruyorsunuz kendinizi?
T.S: Yalan haber çıktığı zaman üzülüyorum ve bu haberlere karşı çok tepkiliyim. Gerçi birkaç kere başıma geldi ama bu kadarı bile başımı ağrıttı. Ne gerek var ki? Özel hayatımın çok fazla bilinmesini ve insanların bunun üzerine yorum yapmasını istemiyorum. Hem mesleki açıdan da bunu korumam gerektiğini düşünüyorum. Çok fazla özel hayatınız bilinip tepkileriniz görülünce seyirci artık oynadığınız karaktere inanmamaya başlıyor.
B.K: Ben bu konuya girip bir konuşursam... Geçmişte yapılan ya da şimdi yapılabilecek her türlü negatif şeye karşı artık her şeyimi ve bütün kapılarımı kapattım. Zamanında çok üzüldüm. Neden diye çok sorup kendimi çok parçaladım. Artık kendimi tanıyorum ve kendimi ifade etmek için uğraşmıyorum. Sonu yok ki! Ne kadar çok konuşursanız o kadar bulaşıyorsunuz. Konuşmuyorum, o yazılanlar yokmuş gibi davranıyorum. Artık hayatıma ve işime bakıyorum. Ancak bunu yaparsam iyi hissediyorum.
Sevilen sanatçıların özel hayatları merak da ediliyor ama...
T.S: Magazin denince aktüaliteyle paparazzi iç içe giriyor ve çok önemli olmasına rağmen bizde yanlış anlaşılıyor. Filmin galası, oradaki prezantasyonumuz tamamen aktüalitenin içinde. Ama gece bardan çıktığınızda sizi sıkıştırıp soru sormaları paparazzi aslında. Bardan hangi ruh halimle çıktığımı niye insanlara göstereyim ki? Beni o halde çekebilirler ama burnuma mikrofonu dayayıp neden bir cevap almak istiyorlar ki? Taciz etmenin anlamı yok. Yurtdışında da ünlü insanların özel hayatları merak edilir. Ama merak ediliyor diye insanlar ne istiyorsa onu vermek zorunda değilsin.
GÜZELİN KUSURU OLUR MU?
Siz yakışıklı, siz de güzelsiniz. Her güzelin bir kusuru vardır sözüne istinaden kusurlarınız nedir?
B.K: Korkularım vardır ve onları sevmiyorum. Mesela uçağa binmekten çok korkarım. Son zamanlarda bu tarz korkularımın fazla ayaklandığını hissettim. Şu dönem diğer zamanlara göre daha farklı bir dönem ama olabildiğince 'hayır bu normal bir dönem'i göstermeye çalışıyorum insanlara. Bazen alıngan oluyorum. Çok içime atıyorum bazı şeyleri. Artık içime atarak hiçbir şeyin hallolmayacağını öğrendim. Bir de ne hissediyorsam zamanında söylemeyi öğrendim. Büyüyorum herhalde. Anne olduktan sonra büyümek zorundayım.
T.S: Eskiden çok iyimser bulurdum kendimi. Beni çok rahat kandırabilirsiniz, böyle bir saflığım vardır. Daha doğrusu vardı. Uzun süre yurtdışında kaldığım için yalnız olduğum dönemler oldu ve farklı insanlarla bir arada olunca, belki yediğim kazıklardan dolayı, hayata karşı biraz erken olgunlaştım. Karşımdaki insanın ne yapmak istediğini hissediyorum artık. Sohbetin nereye doğru gidebileceğini anlayabiliyorum. Bu da aslında iyi değil. Yeni arkadaşlıklar kurmak oldukça zorlaşıyor. Yanınıza yaklaşan insanlardan şüphe duymaya başlıyorsunuz. Ama şöyle de bir şey var ki; kusursuz dost arayan dostsuz kalır. Dört dörtlük bir insan olamayacağım için dört üçlük insan olmayı seçtim.
Güzel kadınlar ve yakışıklı erkekler de kıskanır mı?
B.K: Şimdi hangi insan bunu dürüstçe cevaplar ki?
T.S: İnsanız, tabii ki kıskançlık hissedebilirim ama bu karşı tarafı üzecek ve rencide edecek boyutta olmaz. Kıskanırım tabii niye kıskanmayayım ki? Ben kıskanmam diyen insana da inanmam.
ANNEM İLK DEFA TAM NOT VERDİ
Anneniz sizi izlerken çok eleştirirmiş, çocukken de bu eleştirilere maruz kalır mıydınız?
Tolgahan Sayışman: Sınavdan gelirdim, yüksek not almışım; annem hemen nerede notumun kırıldığına bakardı. Karnemde takdir getirsem kaç gün devamsızlık yaptığımla ilgilenirdi. Bir de tebrik et değil mi? Babam da tam tersiydi, ağzımdan 'a' çıksa 'aferin oğluma ne güzel 'a' dedi' derdi. Annem görsel sanatlarla da ilgilidir ve birçok iş hakkında genel izleyiciyi de göz önünde bulundurarak yorumlar yapar. Annem yeni filmimizi galada izledi ve ilk defa tam not verdi.
FAZLA DETAYCIYIM
BakalIm siz nasıl bir anne olacaksınız? Başak burcu olduğunuza göre biraz titiz olabilirsiniz...
Şimdiden bilemiyorum ki! Bu arada gazetelerde doğum tarihim hep yanlış yazılıyor, aslında 27 Ağustos doğumluyum. Başak burcuyum dediğimde insanlar böyle bir garip bakıyorlar. Burcumdan dolayı biraz kuruntu yapıyorum ve gereğinden fazla detaycıyım. Yükselen burcum Kova. Söylenen bir şeyde ya da okuduğum kitapta mutlaka alt metninde ne olduğunu düşünürüm. Seçtiğim kelimelere dikkat etmeye çalışırım. Tiyatro mezunusunuz, planlarınızın içinde tiyatro sahnesinde olmak var mı? Tiyatro benim hayallerimi süsleyen bir şey. Çok özledim ve çok uzun zaman oldu sahneye çıkmayalı. Tiyatro sahnesinde farklı karakterleri oynayarak çok özgür olabilirim. Bu işin önce başından başlamak gerekiyor. Kendimi ve yerimi biliyorum. Şu an için kendimi yeterli bul-muyorum açıkçası. Bu sene tiyatro yapmak istiyordum ama bebek olunca askıya alındı. Ama bundan sonra dizi mi tiyatro mu derseniz; tiyatro derim.
14 Kasım 2009 Cumartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder