DEMOKRATİK BİR ÜLKEDE YAŞAMAK İSTİYORUM
Yasemin Yalçın uzun bir aradan sonra ‘İnce İnce Yasemince’ ile yeniden ekranlara döndü. Yılbaşı özel programıyla izlediğimiz, izlerken de gülme krizlerine girdiğimiz ‘Sürahi Nine’, ‘İtilmiş ile Kakılmış’ karakterlerinin yanı sıra farklı karakterlerin de yer alacağı program artık FOXTV’de.
Yasemin Yalçın oyuncuların ve özellikle de komedyenlerin her zaman için muhalif olduklarını belirtirken “eskiden siyasi liderlerle ilgili espri yaptığınızda anlayışla karşılanırdı” diyor. Oyuncu kimliğiyle tanıdığımız Yasemin Yalçın yeni bir albüm çalışmasının da müjdesini verdi.
Uzunca bir süre ara verdiniz, döndüğünüzde neleri değişmiş buldunuz?
Her zaman ki gibi yine reytingler var. Herkes ‘eskiden şu vardı, bunu izlerdik’ gibi eskiyi çok arıyordu. Aslında bunları söylemeyi sevmem, her zaman yenilikçiyim. Artık gençler geliyor, onlardan yanayım. Mizah zaten değişebilen bir şey değil, sadece kendi modasını yaşar. Dönem dönem değişiklikler olur. O zaman da o dönemin komedyen ve oyuncuları kimse, onlar devreye girer. Nasıl ki bugün dramalar, ağlak şeyler ön plandaysa… Bu arada milletin anası ağlarken bu kadar ağlak şeyleri nasıl seyredebiliyorlar, halkımızın bu yanına da inanamıyorum.
Halbuki gülmeye en çok ihtiyacımız olan bir dönemdeyiz…
Komediler bu dönemde özellikle azaldı. Tam zamanın ihtiyacı olduğunda mizahtan uzak bir durum var. Sanıyorum bu da bir dönem. Seyirci bunu mu görmek istiyor?
Belki kendi dertlerindense başkasınınkine ağlamak daha kolay geliyor…
Belki. Başkasında kendini mi görüyor? Aslında kendisini görmek istememesi lazım. Dizilerde karşılıklı ağlaşmalar, hüngürdemeler. Emeğe çok saygım var ama bu kadar ağlamanın çok olduğu şeyleri istemiyorum, sıkıldım.
Skeçlerinizde gelin-kaynana çatışması, dövülen kadın meselesi gibi Türk toplumuna göndermeler var, yine aynı konular üzerinde mi duracaksınız?
Bizden ‘Yasemince’ler istendi. Yenilemekten ve yeni karakterler koymaktan yanayım. Zaten eskiye göre süremiz biraz daha uzun o yüzden daha farklı karakterlere yer vereceğiz.
Sizce politik esprilerin modası geçti mi?
Tam zamanı hem de. Oyuncu özellikle komedyen zaten bir şeylere muhaliftir. Biz ve bizden öncekiler de dahil olmak üzere her zaman iktidara karşıyızdır. Niye şimdi iktidara karşı duramadığımızı anlamıyorum? Ne dinle ne politikayla bağlantısı olmayan bir sahneyi sırf oyuncu sakallı diye bir daha çekmiştik. Bir şeye atıf yapmıyorduk ve anlattığımız da siyasi bir şeye değildi. Sadece falcı karakteriydi. Yani bu durumdayız! Gülmece zaten buradan bitti. Özgürlük olmayınca nereye kadar gidebilirsiniz ki? Bu durum çok canımı sıkıyor.
Bildiğiniz gibi de en çok mizah dergileri ceza alıyor…
Ama yani nedir bu böyle? Bu ne anlayışsızlık! İçimdeki kelimeleri bir bilseniz… Bugüne kadar eski cumhurbaşkanımız, başbakanımız ne kadar anlayışlıydı. Keza Ecevit. Karikatürleri çizilirdi ve kendileri de gülerdi. Ama bu anlayış onları da her zaman yükseltmiştir. Tansu Çiller’i muhalefet zamanında ‘boş bayan’ yapmıştık mesela. Ama anlayışla karşılanmıştı. İşte sonunda gelip dayandığımız yer ‘Demokrasi’ oluyor. Daha demokratik bir ülkede yaşamak istiyorum artık. 21. yüzyıldayız ve buna bütün sanatçıları ihtiyacı var. Bir de angaje ediliyor, fütur da yok. Bunları söylemekten çekinmem. Hiç kimseden ve hiçbir şeyden korkmadım hayatımda. Cumhuriyet kadını ve Atatürk çocuğuyum. Sonuna kadar hem de… Bu konularda çok hararetli konuşuyorum gördüğünüz gibi, ‘bak şimdi masayı devireceğim’. Heyttt... Kahkahalar…
KÜFÜRLÜ SAHNELERİ SEVMEM
Tiyatro eğitimi almamış kişilerin stand-up yapmaları konusunda ne söylemek istersiniz?
Sanatta hiçbir şeye karşı olmak istemem. ‘Ne kötü’ ya da ‘ne cici’ demem yanlış olur. Bunlar sanatın diğer kolları. Oyuncu değil, eğitimi yok yine de oyunculuk yapılıyor derseniz, biraz bu duruma canım sıkılmıyor değil. Hiç eğitimi olmayan biri nereye kadar gidebilir ki? Biz de eğitimsiz oyunculuklar çok ilerledi. O zaman ben niye mücadele verdim? Maddi, manevi ne kadar zorluklarla okuduk. Bunlara da saygı duyulması gerekir. Oynamasınlar mı? Oynasınlar. Ortalama birtakım işler yapabilirler ama bu işin de ucu bucağı kalmadı. Çok reyting alan diziler dublajla yürüyor. Üstelik başkaları seslendiriyor. Böyle oyunculuk mu olur? Olmaz.
Bizde en çok bel altı esprilere ve küfürlere gülünür, mesela ‘Yahşi Batı’ filmini bir kısım çok beğenirken bir kısım da fazla küfür olduğu için eleştiriyor, ne dersiniz?
İzlemediğim bir film için konuşmak istemem ama küfrü de çok sevmem açıkçası. Paçoz birini oynarsınız ve bir yerde küfür etmesi gerekiyordur edebilir ama irrite edecek küfürlü sahnelerden hoşlanmıyorum. Bunu sokaktaki herhangi bir adam da yapar. Herkese mi güleceğiz o zaman? Böyle olunca özelliği kalmaz.
Komedyenlerin özel hayatlarında komik olduğu ve sürekli espri yaptığı sanılır, öyle midir gerçekten, mesela siz?
Hiç ihtiyaç hissetmem. Ama öyle bir günümüz olur ki, haydaa dediğimiz zamanlar var tabii. Ama komedyenim diye her yerde espri yapacağım diye bir şey yok. Normal biriyim. Hoş ne kadar normalsem o kadar normalim de. Kahkahalar… Bir espri yapayım diye çırpınmam. Çok çeşitli ruh hallerim vardır, günüme göre değişirim.
ALBÜM TEKLİFİ VAR
Mizah nelerden beslenir? Refah bir ülkeden mizah çıkar mı?
Mizah insanla beslenir. Özellikle para kazanıp evimizi, arabamızı aldığımızda insanlardan uzak yaşıyoruz. Eminönü’ne gitmeli, insanların içine sızmalı, her yerde olmalısınız. Çöpünüzü de güzelliklerinizi de görmelisiniz. İnsandan uzaklaştığınız sürece körelirsiniz. Dün küçük bir butiğe girdim mağazadaki kızlarla sohbet ettik. Oradan geçenler içeride doğum günü partisi veriliyor zannederdi, o kadar eğlendik.
Ekonomik kriz döneminde belki fazlasıyla mizaha ihtiyacımız var…
Evet, çok çok ihtiyaç var. Bu ekonomik kriz insanları mahvetti. Bunun komedisi tabii yapılır. Yapılmaz mı? Ama trajikomik bir şey olur. Bu kadar bol keseden konuşan insanlar hiç mi hastanelere gitmiyorlar? Hiç mi bakınmıyorlar etraflarına? Arkasında bir orduyla dolaşıp da dünyadan haberi olmayan başkanlarla nasıl geçecek? Gökyüzüne mi bakıyorlar? Yere inmek lazım. Bu aslında komiklik, dalga geçmek. Başka bir şey değil.
‘Makyaj Odası Şarkıları’nda siz de bir parça seslendirmiştiniz, galiba bir de bomba sürpriziniz varmış…
Bayağı ciddi bir yerden albüm teklifi var. Sanırım bahara doğru albüm çıkacak. Repertuar çalışmaları yapıyorum. Tabii geç kalınmış bir teklif. Çünkü 10 sene önce olsaydı… Hakikaten öyle böyle değil, bayağı bir sesim vardı. Klasik Türk müziği eğitimi almıştım, nota okumaya da başlamıştım ama bıraktım. Tiyatroyu seçtim. Oysa sesim güzeldi. Makyaj odası şarkıları da 40 dakikada yapıldı. Esengül’ün söylediği ‘Taht Kurmuşsun Kalbime’yi söyledim. Çocukluğumda dinlerdim. O zamandan beri duymadığım için sözlerini ve bir kez daha şarkıyı dinlemek istedim. Sözleri geldi ama bir daha dinleyemeden kayda girdik.
Sahne çalışmaları da olur artık…
Bilmem. Onu da sonra konuşuruz. 13-14 yaşlarındayken hani tarağı mikrofon yapar, şarkı söyler derler ya, hakikaten öyleydim. Biri mikrofon uzatsa hemen söylerim. Konservatuarın tiyatro bölümüne girdiğimde bestekar olan hocamla karşılamıştım. Sesime hastaydı. “Hocam konservatuara girdim ama tiyatro bölümüne” deyince hiçbir şey demeden çekip gitmişti. Ne bir hoşça kal ne de niye böyle bir şey yaptın dedi. O kadar kızmıştı.
Neden sizi hep komedyen olarak görüyoruz, bu sizin tercihiniz mi?
Artık yapımcılar beni oyuncu gözüyle görmeli. Çünkü ben bir oyuncuyum. Bugüne kadar hep komedi istendi. Yaşım da kemale erdi artık başka şeylerin olması gerekiyor. Sinemada da özellikle ters köşe bir şeyler bekliyorum. Yaptıklarımın üzerine bir çıta daha koymak istiyorum. Yurt dışında komedyen dendiğinde aktör ve aktrist özelliği taşıyorsun demek. Bizde komedyen dendiğinde sadece gülmeden sorumlu olduğu için işin mizah tarafına yönlendiriliyor.
ÇOCUKLUĞUMU ÇOK ÖZLÜYORUM
Anneniz de sizin gibi komik biri miydi?
Annem çok eğlenceli bir kadındı. İki sene önce kaybettim. Yokluğu hayatımın çok başka bir yalnızlığıdır. Ölüme kadar yokluğunu hissedeceğim. Anneme aşık bir evlattım, o da bana. Espriler yapardı, çok seveni vardı. Tam Anadolu-Osmanlı karışımı bir kadındı. Radyonun kenarına bozuk para koyardı ve müdavim olan bir dilencisi vardı. Ona parayı verirken gururuna dokunmasın diye “oturmaya da bekleriz, buyurun” derdi. Bu tarz biriydi. Kasaba giden bizim eve uğrardı. Çocukluğumu çok özlüyorum. Çok ihtiyaç hissediyorum.
BABAM KRAL ESPRİ YAPARDI
Peki babanız?
Ağır adamlar vardır ya, fötr şapkalı, yakasında Atatürk rozeti, Sümerbank ayakkabılar... Ağır ağır konuşur ama ‘kral espri’ yapardı. Bir sabah babam çorbasını içerken bir anda durdu ve “kızım bundan kırk sene önce askere gittim. Bu ananızla da evlenmişiz, 4 sene askerlik yaptım. Giderken de bu ananızdan bir tutam saçını istemiştim hatıra olsun diye. Ama bu ananız namus namus diyerek saçını vermemişti. Bak bu namus şimdi nereden çıkıyor” diyerek çorbasını göstermişti. Kahkahalar… Çorbasından çıkan saç teline bile hikaye bulurdu. Böyle bir adamdı babam.
1 Nisan 2010 Perşembe
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder