17 Nisan 2010 Cumartesi

DENİZ ÖZERMAN

ŞİMDİKİ KIZLAR 'BİHTER' OLMAK İSTİYOR

‘Bir Demet Tiyatro’da Asuman rolüyle hafızalara kazınan Deniz Özerman ‘Denizden Gelen’ filminde bu kez Ümran rolüyle karşımıza çıkıyor. Film vesilesiyle buluştuğumuz Özerman ile yeni filmini, yıllarca emek verdiği Bir Demet Tiyatro’yu ve Yılmaz Erdoğan’a kırgın olup olmadığını konuştuk.



Bugüne kadar zorlayıcı rollerde oynamadığını anlatan Deniz Özerman’ın en büyük isteği farklı rollerde oynamak. “Genelde evimizin kızı, mahallenin komşu kızı, aynı işte çalıştığımız komik kız, eğlenceli kız rolleri geliyor” diyen Deniz Özerman oyuncu olmanın dışında kendini ‘şov girl’ olarak tanımlıyor.


‘Denizden Gelen’ filminizin hikayesini sizden dinleyelim mi?

Mültecilere karşı yapılan haksızlıkların da anlatıldığı filmimiz bir insanlık dramına ayna tutuyor. Sadece ırkçılık ve mültecilere yapılan haksızlıklar sorgulanmıyor filmde tabii. Mesela bir kadının boşandıktan sonra dul olduğu için kolay kadın gibi görülmesi, sözle taciz edilmesi, bir babanın çocuğunu aslında kendi olmak istediği gibi yetiştirmesi ve baskı yapması gibi konular da var. İnsanın kendisiyle iç hesaplaşmasına neden olabilecek bir hikayesi var.


Filminiz aynı zamanda kendine benzemeyeni ötekileştirme ve önyargılı davranma konusunu da sorguluyor…

Kesinlikle. İnsanlar renklerinden dolayı kötü davranışlara maruz kalabiliyor. Filmde de siyahi ırk için ‘yamyam’ denildiğini görüyoruz. Benim bir korkum var açıkçası; hani Cem yılmaz da “Hamamcılarla ilgili bir anekdot anlatıyorum, hamamcılar ayağa kalkıyor” diyor ya, bunu izleyenler de “Kardeşim biz böyle miyiz?” diyebilir. Derlerse bu da bir önyargı olur. Oysa her meslek çalışanının iyisi de var, kötüsü de. Aslında dünyanın her yerinde aynı ve biz de bir kesiti anlatıyoruz diye bakılırsa film daha doğru anlaşılır.


Türk toplumu çok sesli ve farklılıklarla ve bir arada yaşamaya alışkın mı sizce?

Aslında yüzyıllardır çok sesli ve çok karışık yaşamışız. Son yıllarda ne oldu? Her yerde ayrımcılık var. Ben insan sevgisine inanıyorum. Şu dindenmiş, bunun işi buymuş gibi düşünmüyorum. Hamurumda iyi insan olma duygusu var. Belki de o yüzden oyunculuk yapıyorum. Birileri yanımda tartıştığında hemen arayı düzeltmeye çalışırım. Ülkelerin liderlerine “Hepimiz kardeşiz, bırakın savaşları” diyesim gelir. Bazen kafamda böyle karikatür düşünceler oluyor işte. Ruhum da fazlasıyla çocuk kaldığı için böyle düşünüyorum.


MAHALLEMİZİN KIZI ROLLERİ GELİYOR HEP


Oynadığınız karakter?


Ahu Türkpençe’nin canlandırdığı Yaren karakterinin en yakın arkadaşı Ümran’ı oynuyorum. Yaren içe kapanık ve kendini ilişkilere kapatmış biri. Her şeyini anlattığı en yakın arkadaşıyım. Ümran daha anaç ve yumuşak bir karakter. Dolayısıyla Yaren’in dertlerini paylaştığı yakın arkadaş modeli. Nereye kadar kendini kapatacaksın diyerek onu sürekli birileriyle tanıştırmaya çalışıyorum.


Normalde de hep dert dinleyen taraf mı olursunuz?


Dinlemeyi severim. Ben de paylaşırım ama daha çok dinleyen tarafım. Geçenlerde biri “Ne güzel saatlerce dinliyorsun, kimse bir şey dinlemiyor” diyordu. Bir de kötü gün dostu denilen biriyim. Dostluktan anladığım bu. Arkadaşının her şeyiyle ilgilenme, onu takibe alma… Günümüz teknoloji çağı olduğu için biraz atlamalar oluyor. İnsan başına kötü bir şey gelmesini istemiyor. Çünkü gerçekten çok iyi bildiği bir dostunun yanında olmadığını görünce üzülüyor.


Ekrandan izlediğimiz kadarıyla cana yakın, güler yüzlü ve hep çok mutluymuş gibi bir ifadeniz var, bunun sırrı nedir?


Kendimi oyunculuğun dışında da biraz şov girl olarak tanımlıyorum. ‘Eğlendirici’… Katıldığım programlar için “Enerjiniz çok yüksek ve eğlence katıyorsunuz” derler. Benim için mutluluğun yolu başkalarını mutlu etmekten geçiyor. O zaman benim enerjim de yükseliyor. Kendi kendine mutlu olmayı sevmiyorum. Mutluluk benim için karşılıklı gelip giden bir enerji aynı zamanda.


Sizi hep sempatik, komik rollerde gördük…


Henüz öyle zorlayıcı karakterlerle karşılaşmadım. Genelde bana evimizin kızı, mahallenin komşu kızı, aynı işte çalıştığımız komik kız, eğlenceli kız rolleri geliyor. Şefkatlidir, anaçtır, bir laf söyler herkesi güldürür gibi… Aslında bunlar yapıma ve karakterime uygun roller ama inşallah beni zorlayan karakterleri oynama fırsatım olur. Daha çok ailenin kızı roller oynamışsan dizi söz konusu olduğunda aynı tarz roller geliyor. Ne kadar çok film senaryosu yazılır ve ne kadar çok film çekilirse tabii bu senaryolar özellikle kadınlara yazılırsa çok iyi olur.


ŞİMDİKİ KIZLAR ASUMAN GİBİ SAF DEĞİL!


Bir Demet Tiyatro 2. kez başlamıştı, devam etmemesinin nedeni neydi?


Aslında 24 bölüm çektik. Birçok insan yürümedi zannediyor ama öyle olmadı. Artık bu saatten sonra televizyonda olmaz ama sinemada olabilir. Selvi Boylum Al Yazmalım tadında bir Asuman-Mükremin aşkı mesela. (gülüyor)… Buradan okursa “Şu Asuman’dan kurtulamadım” diyebilir. İnanır mısınız hâlâ yolda Asuman Hanım diye durdurup fotoğraf çekiyorlar. Bu değişmeyecek ‘Ben bir Ayşeciğim’ galiba. Bundan sonra kariyerime Asumancık olarak devam edeceğim. Bundan da memnunum tabii. Buradan Yılmaz’a teşekkür ediyorum. Gerçekten bize çok uygun rollermiş. Çok sevildi.


Yıllar önce “Her Türk kızı Asuman karakteri gibi saf, temiz, erkeğini bekler” demişsiniz, hâlâ böyle mi düşünüyorsunuz?

Şimdi 1980-85 sonrası doğanlarda Asumanlık pek kalmadı gibi. (Gülüyor)… 80-90 sonrası kızlar Bihter’e doğru gidiyorlar. Asuman gibi kızlar belki daha küçük şehirlerde kalmıştır. Annelerin yetiştirdiği kızlar öyle oluyor. Annelerimiz hep affeder, anlamaya çalışır ve hem anne hem ablası olur eşinin. Hal böyle olunca da kız çocuğu anneyi rol model alır. Bizden sonra azaldı bu durum. Çünkü çalışan anneler dönemi başladı. Benim de kızım olsa “Taviz verme erkek milletine” diyebilir miydim canı yanmış bir kadın olarak, bilemiyorum?

Yılmaz Erdoğan’a kırgınlığınız var mı?

Kırgınlık ve kızgınlık dönem dönem yaşanıyor. Yıllarca aynı çatı altında sıfırdan bir şeyler var edip bir aradasın, aile oluyorsun. Bir Demet Tiyatro’nun ilk zamanlarından beri birlikte büyüdüğümüz ve mücadele ettiğimiz bir yoldaşlık durumu vardı. Sonra bütün ekip için bir oyun olmadı. O dönem kafan bir karışıyor. Uzun süre biriyle evli kalıp ayrılman gibi… Şimdi geldiğimiz süreçte bir sevgi böceği tadında birbirimize selam verip yolumuza devam ediyoruz. Dostluğumuzda bir problem yok. Olgunlaşıp büyümene yardımcı olan bir avantajı da oldu tabii ki. Bu da bir deneyim. Sonuçta ailenden de kopman gerekiyor. Yoksa mücadele etmeyi nasıl öğreneceğiz? Hep aynı yerde kalırsan ne değişirsin ne de gelişirsin. İnşallah bir projeyle yeniden bir araya geliriz. Sonuçta hepimiz aynı yolun yolcusuyuz.

Hiç yorum yok: