31 Mart 2010 Çarşamba

DENİZ ARCAK

İYİ DÜŞÜNÜRSENİZ KARLI ÇIKARSINIZ




Deniz Arcak Kanal D ekranlarında ‘3-2-1 Pişir’ adlı yemek yarışmasını sunuyor. Kendini ‘mutfak mongolu’ diye tanımlayan Arcak ile yarışmadan, yeni albümünden ve tasavvuftan konuştuk.



Kıpır kıpır, yerinde duramayan, sevimli mi sevimli biri Deniz Arcak. ‘3-2-1 Pişir’ adlı yemek yarışmasını sunan Arcak, oturduğu yerde sürekli hareket ederek yemeyi çok sevdiğini ama yemek konusunda oldukça beceriksiz olduğunu hatta geçenlerde çok severek yaptığı bir yemeği de ateşte unuttuğunu gülerek anlatıyor.

‘3-2-1 Pişir’ programınızdan söz etsek…

3-2-1 bir kısa bir zamanı simgeler ya, 25 dakikada da 10 liralık 5 adet malzemeyle en az 3 kap yemek yapılıyor bu yarışmada. İki yarışmacı arkadaşımız şeflerimiz eşliğinde yemek yapıyor. Kimi mutfaktan anlıyor kimi hiç anlamıyor. Gelen yarışmacılar yüzünden şefimizin de dezavantajlı bir durumu olabiliyor. Mutfak mongolu insanlar var, ben de bunlardan olduğum için rahatlıkla söyleyebiliyorum. Bana göre bu yarışmada hakikaten bir mucize yaratılıyor. 25 dakikada en az üç kap yemek ne demek ya?

Sizin mutfakla ilişkiniz nasıl?

Ben ultra beceriksiz biriyimdir. Ben de yemek yaparım ama 25 dakikada asla. Bir soğanı ancak doğrarım. Böyle tık tık salata, bir kapta bir şey diğerinde başka bir şey yapamam. Hatta geçenlerde bayılarak yaptığım bir yemeği ocakta unutup yaktım. Çok üzüldüm. Tencere de elden çıktı. Dikkatsiz bir tipim yani. Ama yemeye bayılıyorum. Bir şeyi yapabilmem iki saatten başlıyor. Sabretmem lazım.

Bu ara müzik çalışmalarınız var mı?

‘Cesur’ adında 4 şarkılık bir maksi single yaptık. Bitti. Değişik, farklı bir tarzı oldu albümün. Daha önce yaptıklarımdan farklı. Şarkı sözleri bana, besteler de Can Algeç diye dünya tatlısı bir arkadaşıma ait. Erhan Güleryüz, “Ayıp ediyorsun, gel istediğini yap” diyerek stüdyosunu açtı bize. Onun sayesinde bitirebildim. Onlarla birlikte çıkaracaktık ama ben sabırsız davranıp olay yerinden çıktım. Şu anda da şirket arayışındayız. İnşallah buluruz da, çıkarırız.

Tasavvufla ilgili olduğunuzu biliyorum, bunun müziğinize yansımaları oluyor mu?

Olmaz mı? Söz ve ifade anlamında oluyor tabii. Bu konuyu seviyorum, okuyorum ve ilgileniyorum. Hayata geçirmeye çalıştığım şeyler de var. Tabii ne kadarını geçirebiliyorsam. Devede kulağını bile geçiremiyorum ama yine de oluyor. Tasavvuf çok etkilendiğim bir konu. Onun için de o etkileşim illa bir tarafınızdan pörtlüyordur.

İYİ DÜŞÜNMEK İNSANI GÜL BAHÇESİNE ÇEVİRİR

Tasavvufla ilgilenmek hayatınızda hangi pencereleri açtı?

Valla, daha da açacak herhalde. Çünkü bu insanın kendine olan bir yolculuğu. ‘İlim ilim bilmektir, ilim kendini bilmektir. Kişi kendini bilmeyince bu nice okumaktır’ deniyor ya, o hesap. Kendinizi bilmek çabası aslında. Geçenlerde okuduğum bir kitapta; ‘denizde bir inci var ama sen sadece denizin kenarına gidip şöyle bir bakarsan nerden göreceksin denizin içindeki inciyi? Ancak dalgaları ve üzerindekileri görür sün. Denizdeki inciyi görmek için bahtı açık bir dalgıç olmak gerek. Denizden bin tas su alsan da o inciyi bulamazsın’ diyor. İnsanın kendindeki inciyi bulması için de dalgıç olması gerekiyor. İçimizde iyi, kötü ne barındırıyorsak mutlaka bize yansıyor. Birine kötü kalpli dediğimizde aslında kendimizdeki tezahürleri görüyoruz. İyi düşünmek insanı gül bahçesine çevirir. Kötü düşündüğümüzde de akrep, yılan sepetine dönüşüp zehirleniriz. Herkesin hem iyi hem de kötü tarafları var. İyi düşündüğünüzde hep kârdasınız.

Düşüncelerinizin ne kadarını hayatınıza uygulayabiliyorsunuz, bunun şifreleri var mı?

Var tabii. Olmaz olur mu? Ben 11 yıl önce Şefik Can Dede’nin mesnevi şerhlerini okudum. Sonra Divan-ı kebirleri, sonra tasavvufla ilgili birçok kitap… Bunlar öyle kitaplar ki okudum, bitti deyip rafa kaldıramazsınız. İnsan değişen bir varlık olduğu için kendine dair keşifleri de sonsuz. Bu yolculuk kemalat yolculuğu ve bunu sonu yok. Uzun, zevkli ve güzel bir yolculuk. Değer yargılarımı ve edebimi geliştirmeye çalışıyorum hayatımda. Küçükken de olumlu ve iyi kalpli bir çocuktum. İyi olmanın bir fonksiyonu yok, öyle oturuyorsan. Eğer hizmet etmeye çalışıyorsan o zaman iyi olmanın bir anlamı var. Einstein “başkaları için yaşanmamış bir hayat, bomboş bir hayattır” demiş. Önce ben denir ya; hayır, önce canan...

Hayatınızın dönüm noktaları var mı?

Şefik Can Dede hayatıma çok değişik bir şekilde girmiş biridir. Kendini çok lütuflu hissettiğim bir bölümdür hayatımda. Bütün hayatımın takla attığı bir dönemdi. Bir arkadaşımın dayısının muayenehanesine bir hırsız giriyor ve mesnevileri çalıyor. Yakalanan hırsız kitabı sahafa sattığını söylüyor. Bu mesnevilerin son dört cildini Şefik Can Dede tamamlamış. Sahaf da mesneviler ben de kalsın diyerek Şefik Can Dede’ninkileri veriyor. Böylece kitaplar elimize geçiyor. Vapura biniyorum kitapları açıyorum ve gerisini hatırlamıyorum. O mesnevi denizine dalış o dalış…

Şefik Can Dede ile tanışmanızın hikayesi de ilginçmiş…


Bahsettiğim arkadaşımla köpeğimi veterinere götürmüştük. Arkadaşım Şefik Can Dede burada oturuyor deyince köpeği veterinere bıraktığımız gibi kapıyı çalıp içeri girmiştik. Ve ben o evden bir daha dışarı çıkamadım. Yani resmen büyülendim. Çok şeffaf biriydi. Hazreti Mevlana’nın 7 öğüdünü ve mesnevilerini 19 yılda şerh etmiş ve hale geçirebilmiş çok muazzam biriydi. Bunları okurken Mevlana’nın kalp atışlarını duyabilirsiniz derdi. Gözleri iyi görmez, kulakları duymazdı ama karşısına geçeni okur ve kişinin ilacını anında söylerdi. Sizde birtakım kapılar açardı. Can kulağı ve can gözü apaçıktı. Oraya sürünerek gittiğimi ve bin atlılar gibi şen bir şekilde çıktığımı bilirim.

Karanlığın ardında mutlaka bir ışık olduğuna inananlardan mısınız?

Şüphem yok. Karanlığa inanmıyorum. Kötü diye de bir şey yok. Kötü, iyi belirsin diye var. ‘Lütuflar kahırların ardında, kahırlar lütufların ardında gizlidir’ diye bir söz var. Onun için çok kötü diye düşündüğümüz bir şey size çok acayip bir kapı açabilir. Dedem “hayat testerenin dişleri gibidir, bir çıkarsın bir inersin. İndiğin zaman sevin, çıkacaksın. Cesur ol, yeise kapılma. Koş” derdi.

Yapamadıklarınıza üzülür müsünüz yoksa sahip olduklarınıza şükreder misiniz?

Pişmanlığın çok büyük bir öğretmen olduğundan zerre kadar kuşkum yok. Gayet güzel pişman oluyorum. Dizlerimi de dövüyorum, bağıra bağıra da ağlıyorum. Gerçek bir pişmanlık yaşadığınızda o haltı bir daha yapmıyorsunuz. Aynı hatayı tekrarlamamak için gerçek bir pişmanlığa ihtiyacınız var. Başıma gelen kötülüklerin ardından hep çok acayip pencereler açıldığı için kendime bunu hatırlatıyorum.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

The Lucky Club: Casino site | Lucky Club
The Lucky Club is luckyclub.live an online gaming site that is part of the Sports Bar and Events Hall of Fame. Lucky Club Casino's main goal is to provide entertainment,