4 Ekim 2008 Cumartesi

Seyhan Soylu Söyleşisi

Ergenekon soruşturmasının 8. dalgası kapsamında tiyatro oyuncusu Nurseli İdiz’le beraber gözaltına alınan menajer ve organizatör, Sisi lakaplı Seyhan Soylu ile gözaltı sürecinde neler olup bittiğini konuştuk.

İlk alındığınız günü anlatır mısınız?

O gün, ofisimde proje hazırlıyordum; sabahın altı buçuğunda kapı çaldı ve Emniyet mensupları geldi. Ellerinde kamerayla içeri giren 40-50 polisi karşımda görünce afalladım birden ama Emniyet Teşkilatı acayip bir şekilde çıtasını yükseltmiş.

Sizi götürürken açıklamada bulunuldu mu?

Devlete karşı bölücü terör örgütü içinde yer almaktan soruşturma yapıldı. Ana detayı, Cumhuriyet Kadınları Projesi’nin Cumhuriyet Mitingleri gibi olup olmadığıyla ilgiliydi. Kasetlerimize bakıp incelediler, projemize bakıldı ve ardından savcılığa intikal ettirildik. EVET ERGENEKON’UM

Savcı ile aranızdaki diyalog nasıldı?

Savcı Bey’e karşı inanılmaz önyargılıydım. Bir taraftan cesaretinden dolayı takdir ediyordum bir taraftan da mevcut hükümetle ilgili karar veren biri mi diye şüphelerim vardı. Ergenekon soruşturması aslında sola, Milliyetçi Hareket Partisi veya vatanseverlere karşı değil, sağından soluna her kesimden insanın yer aldığı bir iddianame. Ergenekon anayasasıyla ilgili sorular sorulunca asla Ergenekon yasalarını kabul etmediğimi, mevcut Türkiye Cumhuriyeti’nin Anayasası’ndan başka da herhangi bir anayasa tanımayacağımı söyledim. ‘Böyle bir örgüt içinde yer alıp almadığım sorulunca hicap duyarım, devlete karşı yapılacak darbe zihniyeti taşıyan insanların yanında da asla olmayı düşünmem’ dedim. Ama bana Ergenekon musunuz diye sorarsanız evet, ben Ergenekon’um, çünkü Ergenekon ikiye ayrılır birincisi teşekküllü suç örgütü diğeri ise Ergenekon Destanı. O destanın içinde yer almak keşke her Türk’e nasip olsa diye açıklamada bulundum.

Başka neler soruldu?

Ergenekon davasının içinde kimleri tanıdığım, özellikle haham Tuncay Güney soruldu çünkü daha önceki ifadesinde benimle ilgili bir şeyler söylemiş. Tuncay’ı tanıdığımı, üç-dört kez görüştüğümü söyledim çünkü Strateji dergisini değil, o grubu kuran ve onları işe alan kişiyim. Tuncay, zaten herkesle bağlantılı olan biri, onu tanıdığım için içeri alındığımı sanmıyorum. Zaten herkesin tanıdığı hanımefendi bir yazarın (Nazlı Ilıcak) çocuğuyla en samimi arkadaş ve Amerika’da aynı evi bile paylaşmışlar.

Bu projeyi niye yaptığınızı sormadılar mı?

Mevcut hükümetle muhalefetin birbirini yemesinden, koltuk kavgalarından usandığımızı, birlik ve beraberlik zamanının geldiğini düşündüğümüzü, artık Türkiye’yi çağdaş bir ülke statüsüne getirmek için elbirliği yapmamız gerektiğini söyledim. Bu projenin arkasında kimin olduğu, belli partilere mi yapılacağı sorulunca ‘AKP’den değil Saadet Partisi’nden bile böyle bir teklif gelse biz bunlara açığız, her kesime sergileriz çünkü bu gösterinin amacı tüm kadınların birlik ve beraberliğini sağlamaktır’ dedim. Sonuç olarak bu projeyi 86 bin 700 şehit kadınımızı anmak ve Cumhuriyet tarihindeki öncü kadınlara şapka çıkarmak adına yaptığımızı söyledim.

Daha önce yaptığınız röportajlarda verdiğiniz bilgilerle ilgili sorular soruldu mu?

Nuriye Akman ile yaptığım röportajdaki hangi bilgilerin doğru olduğu soruldu, bu konuya da açıklık getirdim. Savcılık, ‘AKŞAM Gazetesi’nde röportaj yapmışsınız, nereden biliyordunuz alınacağınızı?’ dedi. Ben de ‘müneccim yemeği yemeye gerek yok, Deniz Feneri’ne destekçi olan medya grubu hakkımızda aylardır feryat figan edip kıyameti koparıyordu dolayısıyla bize de sıranın geleceğini biliyorduk. Bundan korkmuyorduk, hazırdık ve bekliyorduk çünkü savcılık da medyada çıkan bu haberleri dikkate alıp tarafsız bir şekilde bu konuyu değerlendirmek zorundaydı’ dedim. ‘Üç gün önce övdüğün savcı, şimdi seni yargılayacak, ne düşünüyorsun?’ dediler. ‘Valla gözümüzün yaşına bakmayacak ve içeri tıkacak diye düşündüm’ dedim.

Gözaltı sürecinde size nasıl davranıldı?

Mükemmel! Emniyet görevlileri de savcılık da inanılmaz derecede çok iyi davrandı. Bulunduğumuz yerde yataklar ve battaniyeler vardı. Yiyecek ve içecekler verildi. Hakarete uğramadık. Çok insancıl çerçevelerde sorular yöneltildi. İstersek susma hakkımızın olduğu ve konuşmak zorunda olmadığımız söylendi. Sormadığınız soruları bile sorun hepsini cevaplarım dedim. ‘Bunların içinde, içine sindiremediğin bir şeyler var mı’ diye sorulunca Doğu Perinçek ile aynı çerçeve içinde sunulmaktan hicap duyduğumu çünkü Abdullah Öcalan ile görüşmesini kınadığımı söyledim.

Sorgu ne kadar sürdü?

12 saat sürdü.

Tedirginlik yaşadınız mı?

Herhalde bir şeylerin içersindeyim diye düşündüm ama iddia edilen örgüt içinde herhangi bir faaliyette bulunmadığımı bildiğim için içim çok rahattı. Emniyete giderken önyargılarım vardı, acaba dayak ya da işkenceye maruz kalır mıyım diye tedirgindim. Savcıya çıkmadan önce de çok tedirgindim, yanlı düşünüp ‘hadi bakalım içeri’ derse acaba buradan cesedim mi çıkar diye düşünmedim değil. İ Bu olanlar siz de bir travma yarattı mı?Herhangi bir kötü davranışa maruz kalmadık ama halen kendime gelemedim, toparlanamadım. Bazen ne dediğimi bilmiyorum, bugün gidip kanımı tahlil ettirmeyi düşünüyorum. Sanki bir şey içmişim de başım dönüyor gibi, başımı kaldıramıyorum ve sağlıklı hareket ettiremiyorum. Sanki bir travma geçiriyorum, bunu sorgu sırasında bizimle olan arkadaşlara da sordum. Öyle bir şey oldu ki içimden her şeyi anlatmak geldi, her şeyi anlatıp bir çırpıda bitsin istedim. Ne olduğunu anlamadık ama iyi bir şeyler yaptıklarını umuyorum. Kelimeleri filan toparlayamıyorum. Yatınca uyuyamıyorum, kalkınca da uykum var.

SEKS KASETLERİ DEDİLER AMA...

Elinizde şantaj yapmak için seks kasetleri bulundurduğunuz da söylendi…

Seks kaseti diye bahsedilen iddianın içinde ne olduğu çıkınca, bizim bu tür haberlerimizi yapan medya morardı. Utançlarından tahliye haberimizi bile veremediler. Herhalde kendi sapkın duygularını kaleme almaya bayılıyorlar. Çünkü bu kişilerin kapalı kapıların ardında ne yaptıkları belli değil ki! Biliyorsunuz ki ‘seks shop’ların en fazla satış yaptığı yer Konya’dır. Kendi aralarındaki fantezilerini benim üzerimden gerçekleştirmek istediler ama istedikleri primi göremeyip tersine zarar gördüler. İddia edilen seks kasetleri Cumhuriyet Kadınları’nda yer alan Osmanlı Sultanları, Kurtuluş Savaşı’nda şehit olan kadınların görüntüleri ve kamuoyunda birçok filmde yer almış arşivden ibaretti. İ Sizce Ergenekon’un amacı derin devlet ilişkilerini ortaya çıkarmak mı, yoksa bir iktidar savaşının göstergesi mi?Bunun iktidar ile muhalefet arasındaki savaş olduğunu düşünüyorum. 3-5 tane paşayla 20 tane bürokrat, Ortadoğu’nun en çok söz sahibi olan ülkesinde darbe yapabilir mi?

SAVCI TARAFSIZ

Ergenekon’un hükümetin gündemi değiştirmek istemesiyle ilgili olabileceğini düşünüyor musunuz?

Asla Savcı Bey’in yanlı düşündüğü kanaatinde değilim ve tarafsız olduğunu gördüm. Deniz Feneri’ni destekleyen ve bu olayla ilgili dosyanın kapanmasını ve o sürecin silinmesini isteyen kişiler (karşı taarruza geçmiş medyayı kastediyorum) karşı tarafta bir açık arıyorlar ki savcılığın normal soruşturmasını büyütüp kamuoyunda farklı bir gündem yaratmaya çalışıyorlar. Bu çatlağın adalet mekanizmasında değil, mevcut iktidarı destekleyip kendilerini aklamak isteyen medyada olduğunu düşünüyorum. Bunları son çırpınışlar olarak görüyorum. İktidarla muhalefet arasındaki çekişmeden nemalanmak isteyen medya gruplarının oyunu bunlar.

Deniz Feneri davasıyla ilgili ne söylemek istersiniz?

Deniz Feneri’nin ışığının artık söndüğünü düşünüyorum. Soruşturma sonrası sembolik de olsa Kızılay’a, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ve Polis Vakfı’na bağış yaptıktan sonra televizyonda röportaj yaptım, epey para toplanmış. Bu da onlara bir mesajımdır. Onları takip edenlere, Sayın Başbakanımız gibi “gazeteleri almayın” demiyorum, aleyhimde yazan gazeteleri bile insanların okumalarını istiyorum, okusunlar ama okuduklarına inanmasınlar. İ Bundan sonra ne yapmayı düşünüyorsunuz?Cumhuriyet Kadınları Projesi’ni daha da büyütmek istiyoruz. Bununla ilgili en çok da AKP’li, Saadet Parti’li veya bize karşı olan yerlerde gösterimizi yapmak istiyoruz ki biraz daha kendimizi ifade edebilelim. Çünkü biz yaptığımız gösteriyle çok mücadele ettik, çok para harcadık ve bu gösterinin amacına ulaşabilmesi için çok insana gösterilmesi lazım. Öncü kadınlarımızı tanıtmak ve kadınlarımızı daha bilinçli hale getirmek istiyoruz.

NURSELİ’Yİ ÖN MÜLAKATA BİLE ALMADILAR

Nurseli İdiz ile ayrı nezarette mi kaldınız?

Karşılıklı nezarethanelerde kaldık.

Nurseli İdiz’e neler sorulmuş?

O, beni niye ifadeye almıyorsunuz diye kavga etti. Nurseli’yi ön mülakata bile almadılar.

Peki, niye içeri alındı, soruşturmadan geçmedi mi?

En son, savcılığa çıkacağımız zaman ifade verdi. O da Cumhuriyet Kadınları Projesi’nde acaba bölücülükle mi ilgili bir şeyler yapıyor diye alındı. Ama Cumhuriyet Kadınları Projesi’nin kasetlerini izleyip elimizi sıkıp çok beğendiklerini ifade ettiler.

Hülya Avşar’ın Nurseli İdiz’i desteklemesi ve sanatçı ayrıcalığından söz etmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu düşünceye katılmıyorum. Nurseli İdiz, şu an can yoldaşı olduğum bir arkadaşım ama toplumdaki sanatçıya da Cumhurbaşkanı’na da sıradan bir memura ya da işçiye de eşit davranılmalı. Demokrasinin ana görevi bu değil midir? Savcılık makamları da Emniyet Teşkilatı da herkese eşit davranmak zorundadır.

28 ŞUBAT’I ORGANİZE ETMEDİM

Cumhuriyet Kadınları Projesi’yle yeni bir 28 Şubat süreci yaratmak istediğiniz söyleniyor…

86 bin 700 şehidi yattıkları mezardan kaldırıp onlarla ihtilal yapacağım! Olacak iş mi? Yani o tarihte de Müslüm Gündüz’ü, Ali Kalkancı’yı ben mi ayarladım? Bu adamlara inanan binlerce mürit vardı, bunların her birine ayda 500 lira verseniz 50 milyon YTL lazım. Saçma olduğu o kadar belli ki! İlkokul mezunu, limon satan, Kuran okumayı bilmeyen adamın, 10 bin tane müridi olmasını o tarihlerde içlerine sindiriyorlardı, şimdi mi saçma buluyorlar? Mesela Kanal 7’ye eskiden kadın konuk dahi almazlardı şimdi ana haber bültenlerini başı açık bir kadın sunuyor. Onlar da vizyon değiştirdi. Belki içlerindeki cerahati akıtıyorlar ve başkalarına mal etmek istiyorlar onları da. Ben 28 Şubat’ı değil, olsam olsam Cumhuriyet Kadınları Projesi’ni organize eden bir organizatör olurum. Komplo teorilerinden de bıktım, usandım. Bunların ‘Allah bir’ dediğinin haricindeki hiçbir şeyine inanmam. Bunlar, şu anki hükümetin arkasında ‘şak şak’ yaparak, ondan nemalanmak isteyenler grubudur.

Hiç yorum yok: