4 Ekim 2008 Cumartesi

Seyhan Soylu Söyleşisi 1

Sanatçıların menajerliğini üstlenen, çeşitli organizasyonlar düzenleyen ve kendini milliyetçi, Kemalist ve marjinal olarak tanımlayan Seyhan Soylu, nam-ı diğer Sisi ile ‘Cumhuriyet Kadınları’ projesini konuşmak üzere, bir hafta önce cumartesi günü buluştuk. Soylu, röportajımızdan 5 gün sonra, yine ‘Cumhuriyet Kadınları’ projesinde yer alan sanatçı Nurseli İdiz ile aynı günde gözaltına alındı. Basına ‘Ergenekon’un magazin kanadı’ olarak yansıyan bu gözaltılarla ilgili olarak, haberimizi yayına hazırladığımız saatlerde henüz hiçbir açıklama gelmemişti. Soylu ile Susurluktan Ergenekon’a uzanan söyleşimizi yayınlıyoruz.


‘Cumhuriyet Kadınları’ projesi nasıl gündeme geldi?

Şehitlerimiz var deniyor ve erkekler hep akla geliyor. Bundan rahatsızlık duydum. Binlerce şehit olmuş kadına has bir proje yoktu. Önemli kadınları bir müze yapalım dedik. Daha sonra bunu görsel bir şeye dönüştürmek istedik ve Nurseli İdiz Hanım ile görüştük, kendi de çok sıcak baktı. Türkiye’nin en ünlü mankenleriyle anlaştık, koreografimizi Uğurkan Erez, kostümlerimizi Yıldırım Mayruk, Canan Yaka gibi en ünlü modacılar yaptı. Kadın Kütüphanesi’nden, Genelkurmay’dan, gazetelerden yararlandık. Şovun biraz daha geniş olmasını düşünüp 1925 yılı bombardıman uçağını sahneye taşıyalım dedik. Askerler çıkaralım, tiyatrocular yer alsın derken bir baktık ki ‘Anadolu Ateşi’ gibi bir şey yapmışız. ‘Cumhuriyet Kadınları’ içinde ilk kadın milletvekili Türkan Akyol, ilk vali Lale Aytaman, ilk kadın parti başkanı Behice Boran gibi isimler var. Seversiniz ya da sevmezsiniz Tansu Çiller de var, bunun yanında Nene Hatun figürleri de var. Kısaca biz bir kadın harekâtı başlattık. Proje inanılmaz ses getirdi. Şu ana kadar medyada 1.600 tane yerel ve ulusal bazda yazılı ve görsel haber çıktı. Bunu mu çok gördü Engin Ardıç?

Engin Ardıç’ın eleştirisini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bana ‘Cumhuriyet dönmesi’ demiş. Bu Cumhuriyet, bana bu kimliği vermiş ve artık kadınım. ‘Cumhuriyet oğlanı’ olan bir adama, tekrar ediyorum bu laf bana aittir ‘Cumhuriyet oğlanı’ olan bir adama dava açma gereği duymadım. Bence Engin Ardıç ‘Cumhuriyet oğlanı’dır. Bunlar suç değil, oğlan kelimesi erkek anlamına gelir. Ama dönme demek suçtur.

Neden sizce böyle bir şey yapma gereği duydu?

Engin Ardıç bugüne kadar çalıştığı gazetelerde patron yalakalığı yapar, genel yayın yönetmenine kendini sevdirmek için onun borazanını çalar ardından da insanların yaptığı iyilikleri hemen unutur ve başka bir yere geçer. Cem Uzan ile beraberken “bir masam bir de kalemim olsa senden ayrılmam” diyen adam daha sonra onu da satışa getirmiştir. Engin Ardıç’ın yazdıklarına karşılık ben de bir yazı yazdım, daha çok ses getirdi. Saldıracağın insanı bil, önce bir izle. Belden aşağı vurmak ahlaki değil ki! Biz suç mu işledik? Zaten bir Engin Ardıç bir de Ahmet Hakan eleştirdi. Biz ne kadar mutluyuz ki Cumhuriyet’in Atatürk tarafından kurulduğunu düşündürttük. Biri (Ahmet Hakan) zamanında Erbakan’ın kızını alıp ona damat gidecekti diğeri de kişiliği olmayan, patronlarının kalemşoru olan bir adam.

BAŞBAKAN ÇOK DEĞİŞTİ

Tansu Çiller’e benzemek isteyen mankenin yaptırdığı estetik operasyonlar için de projenin reklamını yapmak istemiş diyenler çıktı…

Bu kızımıza plastik makyaj yapacağız dedik o da estetik yaptıracağını söyledi. Şaka yaptığını sandık ama değilmiş, bunun üzerine rolden alındığını söyledim. Bu durum bize biraz çılgınca geldi. Onun yerine Tansu Çiller’i Nurdan Torun canlandırdı. Bu projenin içinde ilk kez burada söylüyorum Ayşenur Yazıcı da yer aldı. Türkiye’nin çok önemli tiyatrocuları, habercileri bu projenin içinde. Buradan elde edilecek gelirle spastik çocuklara rehabilitasyon merkezi açacağız ve hiçbir ekonomik beklenti için yapmadık. Neyimizi eleştiriyorlar ki?

Cumhuriyet Kadınları projesi ‘Türbanlı kadınlara karşı Cumhuriyet Kadınları’ gibi şu anki yönetime karşı bir gösteri gibi algılanabilir mi?

Hiçbir zaman böyle düşünmedim. AKP’nin Türkiye Cumhuriyeti için herhangi bir risk taşıyabileceğini düşünmüyorum. AKP şu anda merkez sağa oynayan bir parti. Sayın Başbakanımız bundan 15 yıl önceki Tayyip Erdoğan olmadığı için yepyeni bir vizyonla yepyeni bir muhafazakar lider modelini çiziyor.

Şu anki mevcut hükümet için olumlu düşüncelere sahipsiniz yani…

Ülkenin vizyonu, gelişmesi ve altyapılarla ilgili inanılmaz çalışmalar yapılıyor. Sayın Başbakan’ın da aşırı muhafazakar düşüncelerini kendi içinde absorbe ettiğini, farklı bir yüzle ivme kazandığını düşünüyorum, kendini geliştirdi.

İSTİHBARAT KAYNAĞIMIZ İYİYDİ

Jitem’e bağlı olan Strateji adlı dergide çalışmışsınız, biraz o günlerden söz edelim mi?

Röportajlarda böyle şeyler yansıtıldı, bu neresinden tuttuğunuza bağlı; burada sizinle de aynı handikabı yaşayabilirim. Bu dergide emekli askerler, emniyet mensupları, bürokratlar ve gazeteciler çalışıyordu. Bugün birçok gazetede eskiden kolluk kuvvetlerinde görev yapmış şu anda makaleler yazan insanlar var. Bunu kastettim. Bu istihbaratları nereden aldınız diye soruyorlardı, iyi bir istihbarat kaynağımız vardı. Gazete olarak her türlü bilgi bize ulaşıyor, değerlendiriliyordu, bunların içinde elbette ki askeri stratejileri bilen insanlar da askeri bilgileri getiriyorlardı. Asayiş ve emniyet bilgileri de keza öyle.

Peki, hangi kuruluşa ait bir dergiydi?

Bağımsız bir dergiydi. Aktüel ve Tempo nasıl bir yayın kuruluşuna bağlıysa bu da TGS grubuna bağlıydı. Yayın gruplarının sahibi Turgut Büyükdağ, benden magazin, spor, sosyete ve haber dergisi hazırlamamı istedi. İlk önce Strateji dergisini hazırladık ve bir anda ‘bumm’ diye patladı. Çünkü doğru haberleri ve ilginç dosyaları yakaladık. Bugün de tarikatlardaki sapkınlıklar yakalanmıyor mu?

TESETTÜR BEZ PARÇASI GİBİ GÖSTERİLEMEZ

Türban meselesine nasıl bakıyorsunuz?

Tesettüre asla karşı değilim. Siyasi olarak malzeme edilmesine, rant için dini duyguların sömürülmesine karşıyım. Marjinal ve Kemalist düşüncelere sahip, tarikat pisliklerini ortaya çıkarmış biriyim. Hümanist davranmak zorundayım. Kimliğimden dolayı hayatla farklı mücadeleler içindeyim. Kimsenin bana karışma hakkı olmadığı gibi benim de insanların tesettür özgürlüğüne karışma hakkım yok. Tesettür bir bez parçası gibi gösterilemez, bir hayat anlayışıdır. En önemlisi insanla Tanrı arasındaki vicdan muhasebesidir.

ERGENEKON’U ONAYLIYORUM

Ergenekon soruşturmasını onaylıyor musunuz?

Onaylıyorum. Ben darbeye karşıyım, yaşam özgürlüğüne değil. Ergenekon davasını soruşturan savcıyı da takdir ediyorum. Büyük bir cesaret. Altından kimlerin çıkacağı belli olmayan bir durumun üzerine gitti, küçücük bir fenerle kara bir tünele girdi. Susurluk’ta da aynı Ergenekon gibi kolluk kuvveti, sermaye, bürokrasi ve kabadayı sistemi, ‘mafya demiyorum’, iç içe girmişti. Aradan 12 yıl geçtikten sonra Ergenekon süreci başladı. Asala ile savaşmak için devlet tarafından yönlendirilmiş Abdullah Çatlı’ya bakalım. Türkiye Cumhuriyeti’ne sıkılan şerefsiz Asala kurşunlarının hesap soranı olmuşlar ve devletin kolluk kuvvetinin beceremediğini onlar becermiştir. Abdullah Çatlı’lar takdire şayan bir görev yapmışlardır.

ÇATLI’YI AYAKTA ALKIŞLIYORUM

Abdullah Çatlı size göre bir kahraman yani…

Kesinlikle, devletime karşı olanları yok ettiği için Çatlı’yı kahraman olarak ayakta alkışlıyorum. Devletin onlara sahip çıkması gerekiyordu. Bunları işadamı olarak hayat mücadelesinin içine sokmayın da küçük müteşebbisler olarak veya devletin farklı kademelerinde görev vererek o insanları elinizde tutun. Ama devlet ne yapıyor? Kullanıyor, kullandıktan sonra da atıyor, insanlar da hayat mücadelesine başlıyor ve o mücadele içinde bakıyor ki karşılaştığı her insan rant için yaşıyor. O zaman da Abdullah Çatlı gibi insanlar otomatik olarak kirleniyor, bu da devletin ayıbıdır. Ben Susurluk’u değil geçmişi onaylıyorum. Okey? Daha sonra mecburen kirlenmek zorunda bırakıldılar. Ergenekon da Susurluk gibi bir olay benim nezrimde. Ergenekon dış mihraklara karşı laik Türkiye Cumhuriyeti’nin, Kemalist düşüncenin, çağdaş bir yapılanma altındaki vatansever topluluğun harekâtıydı. Ama Ergenekon’daki makam ve hiyerarşi, insanların egolarına gitgide farklı duygular vermeye başladı. Ve pirincin içindeki taşlar çıkmaya başladı aynı Susurluk’taki gibi. Ergenekon bir destandır, bu destanın içinde 3-5 kişiden bazısı ekonomik, bazısı makam için terörizmin tetiklenmesine sebep olup bir anda yok oldular.
Alnınızdaki yıldızın bir anlamı var mı?Eskiden çok güzel olduğumu düşünüyordum ve ay parçası gibi derlerdi bana. Ben de alnıma yıldız koyayım dedim.

Polis okulundan atılma sürecinizden söz etsek…

O zamanki Türkiye’nin düşünce yapısı bambaşka yerdeydi. Belki şimdi bile içlerine bir transseksüeli kabul etmek istemeyebilirler. ABD’de ve Avrupa’da gay polis çok ama Türkiye buna hazır değil ve ben bunu anlayışla karşılıyorum. Bu benim cinsel seçimimdi. Polis olmayı çok isterdim ve çok da başarılı olabilirdim. Örf ve ananelerimizle ilgili bir durum ve yavaş yavaş modernleşebiliyoruz. Bu biraz da hoşuma gidiyor, çuvaldızı kendine batır derler ya. Bu kuşakta da sindiremezler ama önümüzdeki kuşakta böyle şeyler çok normal olacak.

Bir bedende iki ruh

Cinsel tercihinizi değiştirme sürecinizi anlatır mısınız?

Bu durumu hiç afişe etmeyip öyle de yaşayabilirdiniz…Bedenimi kostüm gibi görüyorum. Mesela kıyafetim bir parça uzun gelirse eteğini kesebilirim, saçımı beğenmeyebilirim. Bedenimle değil de ruhumla hareket ettiğim için gizli saklı bir şey yapamazdım. Topluma karşı saklayacaklarım olmamalı, uyuşturucu satıcılığı yapmıyorum ki, ruhumun ve düşüncelerimin doğrultusunda bedenimi şekillendirmiş bir biçimde yaşıyorum. Yalnızca Allah ile benim aramda olduğunu düşünüyorum. Erkek gibi düşünür, kadın gibi hissederim. Kadın olmak için herhangi bir mimik yapmadım ve sesimi değiştirmedim. Çünkü ben kadınım diyorsam kadınımdır. Siz erkeğim diyorsanız erkeksinizdir. İnsanlar cinsel tercihlerini kendileri yapar. Kadın olunmaz, kadın doğulur. Bıyıklı olup ruhu tamamen kadın olan biri olabilir. Toplumda yer bulabilmek için bıyığı vardır ama ruhu tamamen kadın gibidir. Kadınla erkeğin arasındaki ayrım kadının âdet görmesi ve doğurgan olmasıdır. Kısır bir kadın, kadın değil midir? Tekamülüm içinde bunu yaşamam gerektiğini biliyorum ve ben bu boyutla kordon bağımı kestiğimi düşünüyorum. Bir daha bu yaşantıya geldiğimde bu kimliğimle gelmek isterdim. Erkekle konuşurken onun neler düşündüğünü biliyorum, kadınla konuştuğumda onun ne hissettiğini biliyorum. Yani ben bir bedende iki ruhum.

Kadınlara karşı erkek gibi hissettiğiniz oluyor mu?

Düşünce olarak beynimin operasyonu yok.

Yani?

Erkek gibi düşünürüm derken beynin estetiği olmadığı için erkek gibi düşünüyorum. Kadın olmak için beyin estetiği olunmuyor.

16 YAŞINDA AMELİYAT OLDUM

Peki, erkek kimliğindeyken kadınlarla ilişkiniz olmuş muydu?

Olmadı, ben zaten 16 yaşında ameliyat oldum. Cinsiyeti çok ciddiye almıyorum ve insanların bedenindeki 280 gramlık enerjinin önemli olduğunu düşünüyorum.

Acaba kadınlarla ilişki kurmuş olsaydınız farklı olur muydu?

Yok canım, bu ruhla alakalı bir şey. Cinsel tercihimi yaptıktan sonra kadınlarla lezbiyen ilişki yaşadım ve birlikte olduğum kadın da aktifti. Bedenimle barışık biriyim ve bir kadınla birlikte olmayı merak ettim.

Aileniz nasıl tepki gösterdi?

16 yaşımdaydım, tatile diye Londra'ya gittim ve ameliyat olup geldim. Anneme söylediğimde “yıkıldım” dedi, ben de “vay be, anne ben de ne önemli bir şey varmış ki senin hayatın söndü” dedim. Rahmetli babam konsolosluktan ayrılmaydı, çok eğitimli ve şeker biriydi. Çok olumlu karşıladı ve “oğlum derken şimdi kızım diye seveceğim seni, sen benim yavrumsun” dedi.

Başka kardeşleriniz var mı?

İki ablam var, biz üç kızız.

Küçükken ablalarınızın kıyafetlerini giyip makyaj malzemelerini kullanır mıydınız?

Yok canım öyle şeyler. Ben ani kararlar veririm. Zaten hiç erkek gibi giyinmedim ki. Çok zeki, cin gibi bir şeydim ve 13 yaşında hormon iğneleri olmaya başlamıştım.

Psikolojik destek aldınız mı?

Hiç ihtiyacım olmadı ki. Psikiyatrları kendim tedavi edecek kadar zekiyim.

Peki, beden değişiyor da ruha ne oluyor?

Ruhumla hareket ettiğim için doğduğumdan beri kadındım yani kızdım. Yalnızca insanın kulak memesinin biraz uzun olması gibi bir şey.

Bülent Ersoy transseksüelliğini saklıyor

Hem erkekliği hem de kadınlığı yaşamış biri olarak ilişkileri sürdürebilmek için ne önerirsiniz?

Konu eğer cinsellikse bir erkeğin bir kadına ihanet etmeyeceğini asla düşünmem. Erkekle kadının arasında 200 yıl sonra hiçbir fark kalmayacak. Yalnızca kadın doğurmayacak o zaman, bazı erkekler doğum yapmak isteyecek. O açıdan da arada hiç fark kalmayacak. Yani insanlar 'android' gibi yaşayacaklar. Seks bile boyut değiştirecek, onun için kadın erkek ilişkilerinde insanlar geleceğe yönelik davranıp hareket ederlerse yani bir nevi tiyatro yaparlarsa o ilişki sürer. Ama hiç oynamadan salt yalın hareket edildiğinde 6 ay sonra o ilişkinin canlılığı biter. Her ikisi de görevlerini kadın ve erkek rolleri gibi değil partnerine âşık olan çift gibi yaşamalılar.Her an yeni tanımış gibi, heyecan duyarak ama vıcık vıcık olmamalı.

Bir ilişkiniz var mı?

6 yıldır bir gazeteci ile birlikteyim ve ilişkim mükemmel gidiyor. Çok âşığız birbirimize sevgili ve karı-koca olmaktan öte çok iyi arkadaş olmayı seçtik. O benim yaşam partnerim.

Bülent Ersoy ile aranız nasıldır?

Ne yaşam stilini ne yaptıklarını ne görüşünü tasvip ettim. Çünkü ikimizin kulvarları farklı, ben hep işkadını ve lider olmak istedim. Bir misyon üstlenmek istedim ve bunu da başardım. Bülent Ersoy kadını oynuyor, ben oynamıyorum, kadın olduğumu kabul ettirmek istiyorum. Zeki Müren, homoseksüelliğini saklıyordu. Bülent Ersoy da transseksüelliğini saklıyor.

Bülent Bey denildiğinde çok tepki gösteriyor…

Bana hiç kimse beyefendi demiyor. Niye? Çünkü insanlar benim cinsel kimliğimi ve geçmişimde erkek olduğumu düşünmüyorlar ki, çünkü ben kamuoyunun önüne erkek olarak çıkmadım.
Çocuk sahibi olmayı düşündünüz mü?Zaman zaman düşünüyorum ama doğurmanın çok önemli olmadığına inanıyorum. Her doğurgan kadın anne olamaz, her erkeklik uzvu taşıyan da delikanlı olamaz. Manevi çocuklarımla ilgileniyorum. Erkek organı taşımıyorum ama birçok delikanlıdan daha yürekli olduğumu düşünüyorum.

Aslında ben çok kindarım

Bir zamanlar size kötü davranan bir emniyet görevlisini kendinize âşık edip afişe etmişsiniz, kinci misinizdir?

Çoook. Her şeyin intikamını alırım ve onun ateşiyle yanmak istemem. Bir dahaki tekamülümde onunla hesaplaşmak istemem. Kafamda bitirmem lazım. İyi görünmek için kinci değilim derler ya, hayır efendim ben çok kinciyim. İçimdeki intikam ateşini söndürmezsem rahat edemem bir kere söndürdüm mü sonra da dost olurum.

Anneniz ilkokul öğretmenliğinden sonra dansözlük yapmış galiba…

Ayol olur mu öyle şey? Trakya'da 'Damat Oyunu' diye meşhur bir oyun vardır, annem onu dahi oynamayı bilmez. Engin Ardıç'ın yaptığı bir şey. Çok da aldırmıyorum bir dansözün kızı da olabilirdim. Olmayan bir şeyi niye söylüyorsunuz?

Şimdi kendinizi nasıl buluyorsunuz?

Yaşıma göre bakımlı ve güzelim. Farklı şeyleri göğüslediğim için güzelliğim ikinci planda. Düşüncelerimin, başarılarımın ve hayata bakışımın güzelliğine inandım. Her demde güzel olacağım, cami yıkılsa da mihrap yerinde kalacak diye düşünüyorum.

Hiç yorum yok: