19 Nisan 2007 Perşembe

Zilli Kızlar

Engin Gürkey’in perküsyon okulundan mezun yirmi kadın 2006 yılı sonunda bir ilki gerçekleştirdi ve ilk kadın perküsyon grubunu kurdu.Yaptıkları kanlı, canlı müzikleriyle kısa sürede şöhreti yakalayacakları şimdiden aşikar olan grubun adı ‘Zilli’. Türkiye’de bir ilki gerçekleştiren grubun yaş ortalaması yirmi beş ve Zilli’nin üyeleri fotoğrafçıdan öğrenciye öğretmenden müzisyene birçok farklı meslek gruplarından oluşuyor. İsimleri ilkçağlara ait çağrışımlar yapan grubun enstrümanları Bongo, konga, çift konga, timbal, davul, marakas, darbuka ve ziller. Ama önümüzdeki günlerde artık tencereler, tavalar hatta blenderlar mutfaklardan sahnelere taşınıp bu yirmi kadının elinde birer müzik aletine dönüşecek. Bizden söylemesi… Aslında grup yirmi kişiden oluşuyor. Biz sadece grup kaptanlarından Pınar Demir ve Hande Ateş’le görüşebildik.


“Hayat bu kadar kötü biz de biraz neşe katalım. Sloganımız ‘Eğleniyoruz eğlendiriyoruz’ diyen Zilli’ye öncelikle bu ilginç projenin nasıl ortaya çıktığını soruyoruz. Bu sorumuzu takım kaptanlarından Pınar Demir cevaplıyor. “Bu aslında daha önce düşünülmüş bir şeydi. Bir gün Engin Gürkey’e, büyük bir inançla bu projeyi yapalım, neden olmasın dedim. Çoğumuz kadındık ve bu okuldan mezunduk. Böyle ritme ihtiyaç olduğunu düşündüm. Hayat zaten sıkıcı, savaşlar, yoksulluk ve sıkıntılar varken bir canlılığa ihtiyaç vardı.Yaptığımız müzik insanları harekete geçirecek ve canlılık verecek bir şey olacaktı. İsmi bile daha önceden bulunmuştu ama bir türlü başlatamamıştık. Kalpten düşünmekle ilgili bir şey. Uygun zaman şimdiymiş.” Pınar Demir, yedi yıllık bankacılık kariyerini bırakarak Engin Gürkey perküsyon okulundan mezun olmuş bir müzik tutkunu. Hayatın içindeki telaş ve koşuşturmaca çoğumuzun algılarını kapıyor ve içimizdeki yaratıcılığı ortaya koymamızı engelliyor diyen Pınar sözlerini şöyle sürdürüyor, “Bu tür işlere girmeyi herkese öneriyorum ve kalpten istenirse herkes başarabilir.”
Grup üyelerinden Hande Ateş ise Müjdat Gezen Sanat Merkezi Hafif Batı Müziği bölümünden mezun ve aynı zamanda profesyonel solist. Yolları Engin Gürkey’le kesiştikten sonra profesyonel olarak perküsyona başlamış. Grupta ağırlıklı olarak müzik anlamında kaptanlık yapan Ateş, şu sıralar yeni bir parçaya müzik yazdığını ve önümüzdeki günlerde bu sürpriz çalışmayla seyircilerin karşısına çıkacaklarını anlatıyor. Latin ritimlerinden, Afrika ritimlerine kadar tüm etnik ritimleri çalan grubun, repertuarında hocaları Engin Gürkey’e ait besteler de yer alıyor. Hande Ateş, “Sololarımız içimizden geldiği gibi doğaçlama ayrıca o günkü atmosfere göre değişiyor. Önümüzdeki projelerde müziğimize eşlik eden şarkılar ve danslar da olacak” diyor. Pınar Demir heyecanla söze katılıyor. “İlk bakıldığında kadın perküsyon grubu diye çıktık ama uzun vadeli bir şey olsun istiyoruz. Amacımız yüz metrelik koşu değil uzun bir maraton. Bunun içine şov ve dans eklemek de hedefimiz. Çok geniş yelpazeden bakıyoruz anlayacağınız. Olmaz diye bir şey yok. Biz olabilecek tüm projelere açığız. Bir tiyatro oyununda bile müziğimizle yer alabiliriz. Ay’da bile müzik festivali olsa gider, orada da çalarız. Sağlığımız huzurumuz olduğu sürece her şeyi yaparız. Bu arada Hande Ateş, sözü alıyor ve “Kimilerine göre iddialı gelebilir belki ama yurtdışında da sesimizi duyurmak istiyoruz. Bu ülkemizin tanıtımı için de olumlu bir şey. Önümüz çok açık bu konuda pozitif olmaya çalışıyoruz” diyor. O zaman, ‘hadi kızlar isteyin olsun’ diyorum. “Aynen öyle” diye cevaplıyorlar beni.
Bu konudaki bilgisizliğimi bağışlayın ama niye bu kadar kalabalıksınız diye soruyorum. Pınar Demir bu konuda beni aydınlatıyor ve “Bu müziğin yapılabilmesi için grupta en az yedi sekiz kişi olması gerekiyor. Herkesin bir yedeği var dolayısıyla on altı kişi ediyor. Organizasyonlara göre grup sayımız değişiyor ve minimum sekiz kişiden yirmi kişiye kadar çıkabiliyor” diyor.
Türkiye’de bir ilki gerçekleştirmenin heyecanıyla sözü Hande Ateş devralıyor. “Türkiye’de kadınlar tarafından kurulmuş bir perküsyon grubu yok. Küba, Arabistan ve Kore’de bizim gruba benzer gruplar var. Ama bizim gibi müzik yapan yok. Biz bir anlamda ‘Dünya müziği’ yapıyoruz. Hem müzik yapıyoruz hem de bunun için de şov da yer alıyor. Elinize geçen her şeyle bu müziği yapabilirsiniz. Her şeyden bir ritim çıkarma şansınız var. Halktan aldığımız tepkiler çok güzel. Biz müzik yaparken insanlar da bize katılıyor, ritim tutuyor ve dans ediyorlar. İnter-aktif katılıma dönüşüyor konserimiz. Biz sekiz kişi çalışıyoruz diyelim ama konsere gelen kaç kişi varsa bize aynı şekilde eşlik edebiliyorlar. Sekiz kişi o kadar insanı yönetebiliyor. Vücut dilini kullanarak ellerimizle seyirciyi yönlendiriyoruz. Mesela, sol el bir vuruş, sağ el iki vuruş gibi. Sizi izleyen on bin kişi varsa o ritmi o kadar kişi çalıyor. Zaten Türk halkı olarak neşeli insanlarız ve neredeyse kapı gıcırtısına bile oynarız.”
Pınar Demir sözü alıp verdikleri konserlerden edindiği izlenimleri aktarıyor büyük bir çoşkuyla. “İnsanlar bizi dinleyip eşlik ederken aynı zamanda da streslerini atıyorlar. Bir konserde bir hanımın bizi ağzı açık bir şekilde izlediğine tanık oldum. İnanıyorum ki o hanım bizim konserden sonra tüm sıkıntılarından arınmış bir şekilde çıktı.” Yaptığınız müzik belki bir anlamda akıl hastalıklarının tedavisinde de kullanılır ne dersiniz diyorum. Engin Gürkey’in daha önceden böyle bir girişimi olduğunu anlatıyorlar. Pınar Demir, “Proje her şeye çok açık, biz de deneyebiliriz. Mesela bizim kursumuza gelenlerin çoğu illa ki müzisyen olacağım duygusuyla değil iş sonrası sıkıntılardan uzaklaşmak ve eğlenmek için geliyordu. Bu kursa katılabilmek için müzik bilgisine sahip olmak gerekmiyor sadece kalbinizden gelsin yeter. Kursta ritim yakalamayı öğreniyorsunuz ve bu öğrenilebilir bir şey” diyor.
Peki grubun adı niye Zilli? Hande Ateş, “Grubumuzun isim babası eğitmen, besteci, multiperküsyonist ve ekibimizin sanat yönetmeni Engin Gürkey” diyor ve sözlerine şöyle devam ediyor. “Yaramaz küçük kız çocukları olur ve onlara zilli denir ya esprisi olsun diye düşünüldü aynı zamanda kullandığımız ‘zil’ müziğimizin içinde çok önemli bir yer tutuyor. Üstelik akılda da kalıyor.”
Kendi menajerliğimizi kendi içimizde çözüyoruz ve takım ruhunu kaybetmemek adına aramızda iş bölümü yapıyoruz diyen Pınar Demir grubun organizasyonu ve kostümleriyle ilgileniyor. “Latin kökenli müzik yaptığımız için renkli giymeyi tercih ediyoruz. Giydiğimiz eteklerin altında ziller var. Eteklerimizdeki zillerle vücudumuzu kullanarak müzik yaratıyoruz. Ayrıca bileklerimize de zil bağlıyoruz.” Ben de hemen etnik kostümler, takılar ve halhal takmaları konusunda öneriler sunuyorum. Ama her şey dönüp dolaşıp sponsor ihtiyacına geliyor. Hande Ateş, “Grupta ağırlıklı olarak öğrenciler var. Maddi yardıma ihtiyacımız söz konusu ama bunu da çözeceğiz. Yirmi kişiyiz ve yirmi kafa aynı anda çözüm önerileri sunuyor” diyor. Bu arada “Bir tane fikir defteri yaptık” diye Pınar Demir söze atılıyor ve ekliyor. “Aramızda doğal bir şekilde iş bölümü var. Karınca gibi hummalı bir şekilde çalışıyoruz. Sonuçta yaptığımız iş kadın süzgecinden geçiyor. Grubumuzun üçüncü kaptanı Şirin Gürkey’ de bu anlamda çalışmalarını sürdürüyor.” Umudumuz Zilli kızların en kısa zamanda gerekli yardımı alması. Bu projeyi ayakta tutabilmek için büyük bir disiplin ve özveriyle çalıştıklarını belirten Pınar, “Birtakım kurallarımız var eğer devam süresi geçerse ve dört defa provalara gelinmezse bunun bir yaptırımı var. Sistemimizi baştan koyduk. Disiplinle hareket etmek zorundayız. Çünkü gelişim ve değişim hızlı onu yakalamak zorundayız” diyor. Hande Ateş ise bu konudaki fikirlerini şöyle açıklıyor: “Hepimiz elimizden geleni yapıyoruz. İşimizi seviyoruz ve müzik hepimiz için ilk planda yer alıyor. Takım çalışması aslında zor bir şey. Hepimiz çok uyumluyuz. Çalmadığımız zamanlarda da görüşüyoruz. Çok iyi müzisyenler vardır ama uyumsuzdurlar. Biz o anlamda şanslıyız.”
Zilli grubu doğdu, sevgiyle emekleyecek, yürüyecek ve koşacak diyen
Pınar Demir, son olarak grupları adına ilginç bir saptamada bulunuyor, “Zilli bizim dışımızda bir karakter. Düşünün ki bir zilli kadın var ve o bizim adımıza ajandasına yapılacakları not ediyor, bize haber veriyor ve bizi yönlendiriyor… Gözümüze, gönlümüze, ruhumuza hitap eden Zilli kızlara yolunuz açık olsun diyoruz. Çatal bıçaklarla doğaçlama gelişen müziğe sol el bir vuruş sağ el iki vuruş direktifine uyarak biz de katılıyoruz ve söyleşimizi böylece bitiriyoruz.

Hiç yorum yok: