10 Nisan 2008 Perşembe

Zaten Yapılmış İşleri Yapmam/Selen Uçer

Ümit Ünal’ın hem senaryosunu yazıp hem de yönettiği ‘Ara’ adlı film geçtiğimiz hafta gösterime girdi. Sevgi ve nefret içeren ikili ilişkilerin arasında kalmış dört insanın hikayesinin anlatıldığı filmin oyuncularından Selen Üçer ile konuştuk.

Selen Üçer, küçük rollerle başladığı sinema serüveninde ‘Ara’ filmiyle ilk başrolünü oynuyor. ‘Anlat İstanbul’, ‘Zincirbozan’ ve ‘O… Çocukları’ ise oyuncunun rol aldığı diğer filmler…“Çocukluğumdan itibaren ne yapacağım belliydi, benim için oyunculuk sonradan edinilmiş bir heves değildi” diyen Selen Üçer, hep cesur ve farklı işlerin içinde yer almaya çalışıyor. Murat Daltaban'ın kurduğu Dot Tiyatrosu’nun gerçekçi şiddet sahneleri içeren 'Böcek' adlı oyununda rol alması da bunun bir göstergesi. Yıldızı giderek parlayan ve ‘Ara’da Erdem Akakçe, Betül Çobanlıoğlu ve Serhat Tutumluer ile rol alan genç oyuncuyla tiyatro serüveni ve oynadığı ilk başrol üzerine sohbet ettik.

Türkiye’de ve Amerika’da eğitim almışsınız...

Okuldayken Boğaziçi Oyuncuları’yla çalıştığım için öncelikle ‘Boğaziçi Oyuncuları mezunuyum’ demeyi tercih ediyorum. Aslında Boğaziçi Kimya Bölümü mezunuyum. Aynı zamanda konservatuvarda yarı zamanlı olarak şan bölümündeydim. Daha sonra Işıl Kasapoğlu ile çalıştım. Amerika’da birkaç oyunculuk programına kabul edilmiştim ancak burslu kabul edildiğim Chicago’daki okula gitmeye karar verdim. Okurken bir yandan da doğaçlama tiyatro gruplarında oynadım. Birinde başrol olmak üzere iki operada yer aldım, aksan problemi nedeniyle şarkıcı olarak katılıyordum. Daha sonra New York’ta Ensemble Studio Theater’da stajyer oyuncu olarak çalıştım. ‘Amerikan Rüyası’ adında kara komedi türünde yazdığım bir proje bu tiyatroda sahnelendi.

Türkiye’ye dönüşte neler oldu?

Bir süre işsizdim. Şehir Tiyatrosu’nda ‘Kantocu’ müzikalinde oynadım. O oyunda Afife Jale Ödülü’ne Yardımcı Kadın Oyuncu dalında aday oldum. Dot Tiyatrosu’nda ‘Böcek’ adlı oyunda oynadım.

YOK ETME DUYGUSU ÖN PLANDA

‘Ara’ ve oynadığınız karakteri anlatır mısınız?

Annesi Fransız, babası Türk olan Gül adında bir karakter. Babaannesi tarafından yetiştirilmiş ve travmatik bir çocukluğa sahip. İçinde hep bir aile özlemi var. Film tek mekanda geçiyor ve dört karakterin 10 yıllık sürecini kapsıyor. Çiftler arasında garip dengeler ve ego problemleriyle birbirlerini yok etmeye çalışıyorlar.

Filmin adıyla konusu ‘ara’sında bir paralellik var mı?

Filmdeki üç karakter aslında 30 sene öncesi Türkiye’de elektriklerin kesildiği, muz almanın o kadar kolay olmadığı dönemde yetişmiş. Özal dönemindeki ‘para kazan da nasıl kazanırsan kazan ve köşeyi dön’ mantığının işlediği bir toplumda büyümüşler. Birtakım kazançlar elde etmiş ama manevi yönden boşluk hisseden ve şimdi ne olacak diye soran karakterler var.

İki arada kalma durumu mu?

Aslında iki arada bir derede kalmış bir kuşak anlatılıyor filmde. Mesela oynadığım Gül karakteri kendini ne Türkiye’ye ne de Fransa’ya ait hissediyor. O arkadaşlarıyla ve sevgilisiyle kendine bir aile oluşturmaya çalışıyor.

Siz mi Ümit Ünal’ı buldunuz o mu sizi?

Yurtdışında Ümit Ünal’ın ‘Dokuz’ adlı filmini izleyip hayran kalmıştım. ‘Teyzem’, ‘Hayallerim Aşkım ve Sen’ filmleri çocukluğumun harika filmleriydi. Meğer hepsi Ümit Ünal’a aitmiş. Bütün sevdiğim filmlerin senaristinin o olduğu çıktı ortaya. İlk geldiğim günlerde bir kafede otururken yanına gittim ve kendimi tanıtıp ona olan hayranlığımı dile getirdim. O dönemde ‘Anlat İstanbul’ filmini çekiyordu ve orada küçük bir rolde oynadım. Sonra da ilişkimiz hep devam etti. Bu hikayede olmak beni çok heyecanlandırmıştı. Sonra bir gün bana verilen ilk rol yerine Gül karakterini oynamamı istediğini söyledi. Şaşırıp kaldım; çünkü Gül daha ağırlıklı bir roldü.

3 AY 13 GÜNDE ÇEKİLDİ

Bir sinema filminin 13 gün gibi kısa bir sürede çekilmesi biraz şaşırtıcı değil mi?

Aslında hiç öyle değil. 3 ay ön çalışma artı 13 gün çekim diye bakmak gerekiyor. 3 ay süresince denememiz gereken şeyleri senaryo okumalarında yapmış, tüm hazırlıkları bitirmiştik aslında. Hepimiz tiyatro kökenliyiz ve mekana girdiğimizde herkes ne yapacağını biliyordu zaten.

Filminiz, Altın Portakal’a neden gidemedi?

Sert ve rahatsız edici tarafları olan, arada kalmış insanların haykırışını, patlamalarını gösteren, derdi olan bir film. Senaryo ve karakterler çok gerçek, dolayısıyla seyredenleri rahatsız edebiliyor. Türk sineması adına değişik ve cesur bir film. Herhalde değişiklik insanlara biraz garip geliyor. Ön jürinin kıstasları neydi ve neden daha önce belirtilmemişti? Bunun üzerine bir açıklama yapılmamıştı.

Yaşadıklarınıza bakınca ileriye doğru giden bir başarı öyküsü görünüyor. Bütün bunlar tesadüf mü?

Tesadüf değil. Ortaokuldan beri bu işi yapacağım belliydi. Yapmak istediğim şeylere tutkuyla sarıldım. Konservatuar piyasasından gelmediğim için çok uğraştım aslında. İnandığım işleri yapmaya çalıştım. Aslında çocukluk hayalimi gerçekleştirdim bu filmle. Tabii bu süreç ‘Alice Harikalar Diyarında’ gibi yaşanmadı, zor bir süreçti. İnsan bir şeyi gerçekten istiyorsa hayat onu karşına çıkarıyor.

Türkiye’de bir işe girerken nereli olduğun, yaşın, medeni durumun önemlidir; yurtdışında çalışırken öncelikle ne olduğun mu, ne yaptığın mı önemli?

Orada önce işine bakıyorlar. Kim olursan ol işin iyiyse bir şeyler yapma şansın oluyor. Ama ne yaparsan yap geldiğin yeri ve kimliğini de bırakamıyorsun. Önce işine bakıp ‘iyiymiş’ diyorlar sonra kim olduğun da önemli oluyor.

Kariyerinizde gözle görülür bir başarı dikkat çekiyor. Bunun sırrı nedir?

Verilen şeylere “tamam, bu böyleymiş” demedim hiç. Hiçbir zaman tipik ve önceden yapılmış olanı tercih etmedim. Her şey değişim içinde. Bir şey bulup yan gelip yatmamak gerek. Durmadan değiştirmek zorundasın. İnsanlar genelde yeni şeylerden korkuyor. Ben kendi adıma hâlâ uğraşıyorum, işçiyim, çalışıyorum.

Fiziksel olarak da bir değişim geçirdiniz değil mi?

Evet, kendimle yüzleşmenin sonucu olarak fiziksel bir değişim geçirdim. Amerika’dan döndüğümde Türkiye’nin gerçeğiyle daha bir yüzleştim. İşlerde yaptığımız gibi kendimizi de durmadan değiştirmemiz gerekiyor. Bir oyuncunun malzemesi kendisi ve daima kendiyle uğraşmalı.

Döndüğünüze pişman mısınız?

Yabancı bir oyuncu olarak orada kalmayı tercih etmedim. Önümü göremedim. O zaman için doğru bir karardı.

Hiç yorum yok: